Daha önce en sevdiğim rengin ne olduğunu hiç düşünmemiştim. Bana asla önemli gelmemişti bu.
Ta ki bir çift okyanus mavisi göze bakıp boğulmanın belki de hoş bir şey olabileceğini fark edene dek.
Ta ki bir çift mavi gözdeki ateşe bakıp yanmanın belki de acı vermeyeceğini fark edene dek.
Ta ki bir çift gök mavisi göze bakıp yükseklerden düşmenin belki de huzurlu bir şey olabileceğini fark edene dek.
Daha önce en sevdiğim rengin ne olduğunu hiç düşünmemiştim çünkü bu unvanı hak edecek bir renk görmemiştim. Ta ki şimdiye dek.
Alçak sesle, "Mavi," dedim.
"Peki sana nasıl seslenmemi istersin? Kai diye mi, Malakai diye mi?"
"Bana istediğin gibi seslenebilirsin. Sesini işitme fırsatını asla kaçırmam."
(...)
"Paedyn. Söyle bana. Sana nasıl seslenmemi istersin?"
"Sen bana nasıl seslenmek istersin?"
"Benim diye."