Ben gökyüzüne bakarım mesela. Gökyüzünü görmeden uyuyamam. Perdelerimi aralık bırakırım. Bırakırım ki oradan göğe bakabileyim. Bunu bildiğin halde önce kendini düşündüğünden, izin vermedin hiç bana yanında gökyüzüyle uyumama.
8/10
Kitabı okuduğumda ilk başta çok anlamadım ama devam ettikçe taşlar yerine oturdu.
Zehra'nın ya da Zühre'nin ya da Zeliha'nın seslere karşı bir duyarlılığı vardı. Ama en önemlisi ilk başta ki o su sesiydi. Her şey bir su sesiyle başlıyordu.
Kitabın devamı olsaydı nasıl olurdu bilemem ama müthiş olacağından eminim.
️
Yorgo dünyanın en kötü insanı değildi ama iyi biri de değildi. İçindeki çocuğun serbest kalmasıylaydı tüm derdi. Bu dert ile önüne gelen ne varsa onu da kirletmek zorundaydı çünkü çocuklar çamurlarda oynardı, arkadaşları da.
“Bu yazıyı bitirdiğimde bana geri dönmüş ol.”
“Kim bilir kim yırtmıştı bu sayfayı da odanın duvar kâğıdı da harabeye dönmüştü. ‘Pammm’ diye bir sesle beraber Zehra sarsıldı.”
“Uyku, yıkandığında yüzünden çıkabilecek bir şey mi?”
“Sen benim uykumsun.”
.
Farklı gerçeklikler peşinde olunca yazar, ortaya çıkan kurgu özgün ve okuru sarsacak türden oluyor. https://1000kitap.com/leylaozyol ilk eseriyle 2021 Vedat Türkali Öykü Ödülü adayı oldu ve bu gerçekten yazarın hiç de tesadüfi olmayan başarısını bizlere gösteriyor.
.
Kitapta zaman ve mekan belirsiz, işlevsiz ve dolayısıyla okurun zihin becerisine büyük iş düşüyor. İstersen kaybolursun istersen kendi çıkışını kendin bulursun… Ama ilk sayfadaki sen ile sona geldiğinde hissedeceğin sen aynı olmayacaksın, dönüşeceksin. Tıpkı bu iç içe geçmiş kadın karakterlerin evrilip dönüşmesi gibi.
Zühre, Zehra ya da Zeliha tutarlı ve tanımlanabilir karakterler değil, onlar ya da o adeta tanımlanamaz bir bilmecenin parçaları, psikolojik çözümlemelerden oluşan ve duyusal algıların fiziksel görünürlüklerini yönlendirdiği bir oyunun parçaları. İmgesel anlatıma sık sık başvurulması kurguyu zenginleştirirken, sesler de bu kitapta yadsınamaz bir önem taşıyor. O açılan şişenin kapağını, topuklu ayakkabının kendine özgü sesini, hışırtıyı ya da kedi miyavlamasını duyuyorsunuz.
Klasik anlatıdaki mutlaka bir karakterle özdeşleşme burada yok, sayfalar merakla çevrilirken okura düşen görev bilmeceyi çözmeye çalışmak, yazarın özellikle zaman zaman kesintiye uğrattığı kurgudan kopmamak için çaba sarfetmek.
Kitap elime ulaştığından beri en merak ettiğim kitaplar arasında yerini aldı. Zaten 3-4 gün sonra okuyup hemen bitirmiştim bile. Merakımın en temel sebebi hem karakterin/karakterlerin kadın oluyor oluşu hem de arka kapak yazısı olduğunu itiraf etmeliyim. En yakın kitapçıda ya da internet sitesinde mutlaka arka kapak yazısını okumanızı tavsiye ederim.
Kitabımızda 3 farklı kadını okuyoruz. Aslında aynı kadın mı ve olaylar anlatılırken farklı zamanlar mı ele alınmış yoksa gerçekten de farklı kadınlar mı anlatılmış bunu anlamak pek mümkün değil. En çok da bu yönünü sevdim zaten kitabı. Bu tarz anlatımlar özgün ve ilgi çekici geliyor benim için.
Kitabın anlatımı çok hoşuma gitti. Herkesin hoşuna gider mi emin değilim ama ben bu tarz özgün anlatımları çok seviyorum. Ayrıca kitap 2021 Vedat Türkali Öykü Ödülü Adayı. Başarılar diliyorum bu adaylığı için.
Öykü kitabı okumayı seviyorsanız ve hem konusuyla hem de anlatımıyla değişik bir öykü kitabı arayışındaysanız mutlaka bakmanızı tavsiye ederim.
.
.
Selam️ Leyla Özyol “Zehra, Zühre, Zeliha ve Suç”..
Alıntı: “Uyku, yıkadığında yüzünden çıkabilecek bir şey mi?” Sayfa 20
Farklı gerçeklikler, farklı isimler, farklı zaman ve mekânda, salkım saçak kalabalık tek bir kadının hikâyesini 70 sayfalık kısacık bir eserde okuyoruz. Öyle arzu ettim ki, kitabı dingin bir yolculuk esnasında okumayı, nasip; belki gelecek sefere..
Yaşadığı duygusal geçişler sırasında devrilen, devrildikçe ismiyle de evrilen karakterin sert köşeleri yok, bilakis dış hatlar olabildiğince şeffaf ve geçirken. Belirsizliklerin çağrısı, okuruna. İstersen gel eksikleri tamamla ya da bu girift öyküden esas kızını sen seç.. Zehra mı? Zühre mi? Zeliha mı?
Koştu kaçtı net eylem yok, genç idi güzel idi tam tekmil fiziki tarif de yok, sizin kendini defalarca doğuran bir kadına duygudaşlık edişiniz var.
Alıntı “Her gün senin nefesinle uyanayım.”
Kitabı kısa da olsa bir yolculukta ya da fırsat bulabilirseniz kuş sesleriyle ağaçların altında okumanızı tavsiye ediyorum. Benim yolculuğum, ağaçlarım, kuş seslerim yoktu ama, Maria Callas dinlerken okudum, çok da keyif aldım. Saygılarımla