"Bizim bir deniz kabuğuna ihtiyacımız var anne. Büyük bir kabuğa, kıvrılıp içine girmek için," dedi Yakup. "İçinde yatabiliriz, denizin sesini dinler, o sesle uykuya dalarız."
Soluklanmak için alaca bulaca ağaç kabuklarına dayıyordu sırtını. Kaya yarıklarının içine saklanabilecek kadar küçük olmayı o kadar çok istiyordu ki.
"Mantarlar karıncaların şemsiyesidir," derdi babası. Geçip giden bir karınca olmayı o kadar çok istiyordu ki.
"Biliyor musun bir zamanlar, bundan birkaç yüzyıl önce lale soğanları altından daha değerliymiş. Bir düşün. Çiçeklerin dünyadaki en değerli şey olduğu bir dönem..."