"Hastayım ama hastalığımın ne olduğunu bilmiyorum. Canım acıyor ama yaralı değilim. Üzüntü içindeyim ama hiçbir koyunumu kaybetmedim. Boynuz yediğim oldu ama asla ağlamadım. Arılar soktu ama asla yakınmadım. Ama bu her neyse, hepsinden beter dokunuyor yüreğime. Evet, Dafnis çok güzel ama çiçekler de öyle. Kavalından çok güzel sesler çıkıyor ama bülbüllerden de güzel sesler çıkar. Oysa bütün bunlarla ilgili tek kelime düşünemiyorum. Keşke kavalı olsaydım da gün boyunca üfleseydi içime. Ah, bir keçi olsaydım da dikkatli bakışları üstümden ayrılmasaydı. Ah hain sular, yalnızca Dafnis'i güzelleştirdiniz. Bende yıkanıyorum içinizde, hiçbir şey olmuyor. Ben kaybolup gittim, sevgili Nemfler ve siz yanıbaşınızda büyüyen bu kızcağızı kurtarmak için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Yok olup gidersem kim taçlar örecek size? Zavallı kuzulara kim göz kulak olacak? Vızıltısıyla beni uyutsun diye yakalamak için onca uğraştığım ağustosböceğine kim bakacak? Şimdi uyanığım, öylece yatıyorum ve ağustosböceğinin şarkısı hiçbir işe yaramıyor."
Sayfa 15 - (Hloi'nin ilk aşkı içinde hissedişinden yansıyanlar...)Kitabı okudu
"Dafnis onun uyukladığını fark edince kavalını bırakıp utanmadan, çekinmeden onu baştan aşağı seyretmeye başladı ve usulca fısıldadı: 'Uykuya dalınca yumulmuş şu gözler ne biçim gözlerdir? Şu soluk alıp veren ağız ne biçim ağızdır? Elmalara da yaban armutlarına da taş çıkartır bu ağız. Ama onu öpmeye korkuyorum. O öpücük yüreğimi değişiyor, beni deli bal yemiş gibi çılgına çeviriyor. Öpersem onu uyandırırım diye korkuyorum. Ah, şu geveze ağustosböcekleri! Öyle görültü ediyorlar ki uykusunu bölecekler. Keçiler de dövüşüp duruyor, hiç durmadan birbirilerine tos atıyorlar. Ve siz kurtlar, tilkiden de yüreksiz olmalısınız ki, şu keçileri ürkütmediniz bir türlü.' "
Sayfa 22 - (Dafnis'in henüz daha adını koyamadığı hisselerinin karşısındaki halinden yansıyanlar...)Kitabı okudu
"Gece evlerine döndüklerinde Filetas'tan dinledikleriyle kendi deneyimlerini karşılaştırmaya başladılar. 'Sevdalı olanlar acı çekiyorlarmış. Biz de öyleyiz. Yemekten içmekten kesiliyorlarmış. Biz de öyleyiz. Uyuyamazlarmış; biz de uyuyamıyoruz. Ateşler içinde olurlarmış; biz de alev alev yanıyoruz. Birbirlerini görmek isterlermiş; biz de işte bu nedenle günün çok daha erken başlamasını istiyoruz. Eros buymuş işte. Biz birbirimizi seviyoruz da haberimiz yok. Yoksa bu sevgiyi tek başıma mı yaşıyorum? Öyleyse neden ikimizde aynı acılar içindeyiz? Neden birbirimizi bu kadar özlüyoruz? Filetas'ın söylediği her şey doğru. (...) Filetas'ın sözünü ettiği şifa yollarını aramalıyız, öpüşmeli, sarılmalı, soyunup yerlerde yatmalıyız. Üşüyeceğiz ama madem Filetas dayandı, biz de dayanabiliriz.' "
Soluk soluğa kalıyorum, kalbim deli gibi çarpıyor, ruhum eriyip gidiyor ama yine de onu tekrar öpmek istiyorum. Ah, nasıl hain bir zaferdir kazandığım. Ah, ne tuhaf bir hastalıktır yakalandığım. Adını bile bilmiyorum hastalığımın.