“Olabilecek şeyler karşısında kuşku ve kararsızlık tanımayan, gece korkuları ve dehşet nedir bilmeyen, neşeli, çevik Tanya, sen nerede yaşıyorsun? Şimdi neredesin, hangi ince perdeli apartman dairesinde yuva kurdun da her işi ve hatta daha fazlasını yapabiliyorsun?”
Ateşli kara gözler, ufacık bir burun, burnunun üstünde çiller, upuzun kirpikler, her zaman yıldız yıldız parlayan, baştan çıkarmak istercesine her zaman cilveli cilveli gülümseyen gözler.
Lyudmila Petruşevskaya .. Rus Edebiyatının yaşayan efsanesi. Yazarın öykülerinde hayatın zorluklarına karşı dik durmaya çalışan, her şart altında ayakta kalıp yaşama gayretinde olan insanları, bilhassa kadınları bazen gerçek bazen gerçeküstü, masalsı bir anlatımla takip ediyorsunuz. Biraz araştırma yapınca yazarın kaleminin kendi çocukluğundan beslendiğini görmek çok da zor değil. Kitabın henüz çok başında bahsettiği, 90 larda Rus Federasyonunun dağılmasıyla Ülkemize, Karadeniz’e bir kaç bavula sığdırdıkları eşyaları ile “Rus pazarı” kurmaya gelen o kadınlardan birinin çocuğu Petruşevskaya.. Yani gerçek bir tanık. Belki de çocukluğu Karadeniz’de geçmiş, her haftasonu babasıyla Rus pazarındaki antikaları hayran ve şaşkın bakışlarla takip eden bir çocuk oluşumdan, öyküleri, o hayatların görmezden gelinen zorluklarını tahayyül ederek okudum. Öykülerde popülist söylemler bir çok okuyucu gibi beni de cezbeden bir şey değil, gerçekle harmanlanmış fantastik kurgu her öyküde 10/10 işlenmese de genel hatlarıyla okumaktan keyif aldığım bir kitap oldu
Evler, Cinler, Perdeler .. Yaşamın Gölgesi, Fıskiyeli Ev ve Labirent favori öykülerim. “Kadın” temalı öykülere zaafı olan okuyucular başta olmak üzere Rus Edebiyatı sevenlere tavsiyedir. Keyifli ve verimli okumalar.
… insanlarla ilişkilerin o kadar kolay olmadığını ve hayatın gizli, inatla gelişen hayvani bir yanı olduğunu, tiksindirici, çirkin şeylerin tam da o tarafta yer aldığını anlamıştı.
Kimse karşı çıkmadığına, ayıplamadığına, sustuğuna göre, herkes bunu olması gereken bir şey olarak kabul ettiğine, önemsemediğine, sözünü etmeye değmeyecek önemsiz bir şey saydığına göre, demekki hayat normal seyrini sürdürüyordu.
Burada yarını düşünerek bir koşturma yoktu genel olarak, herkes çok meşguldü galiba; ama hayat zaten mükemmel, steril ve rahat bir şekilde düzenlenmişti.