“Jedo, aslında özgür olmadığımızı söylerdi. Şarkılarımızı söyleyip dans edemiyorsak ve kendi dualarımızı okuyamıyorsak, gerçekten özgür sayılır mıydık?”
Yeni komşularımız bize kucak açtılar. Seslerini duyuyor ama sözlerini anlamıyorum. Gülümseyişlerini gördüğümde, sözlerinin anlamını da kavradım. “Kalın,” diyorlardı.
Küçükken ki çok zaman geçmedi üzerinden...
Bombalar evimizin çok yakınına düştüğünde, annemle babam hepimiz için endişelenmeye başladı.Yüzümü annemin kucağına gömüp ağladım oysa artık koca bir kızdım.
....
Dünyanın sonuna dek yürüdük. Oraya vardığımızda denizi gördük. Umut ve dua dalgaları üstüne yelken açtık. Küçük teknemizi döven dalgalar korkuttu beni. Herkes sağ salim karaya varacak kadar şanslı değildi. Yolculuğu denizde sonra verenler için dua ettik.
Küçükken—ki çok zaman geçmedi üzerinden erkek kardeşim Sami, arkadaşlarımız ve ben, güneşten kavrulmuş toprakta gülüp oynar, taşların üstünden kumlara zıplardık. Özgürdük kuşlar kadar.
Çok da uzak olmayan bu anılarda özgürdük.
...
Gülüp gönlümüzce sohbet eder,
komşularla çay içerdik.
-Üç bardağı hiç geçmezdik.
Ama o dündü.
Bugünse başka bir gün.