Kitabı okurken nedensizce hem çok sıkıldım hem de çok sevdim, anlamsız duygular içerisindeyim.
Bu hikayemiz Victor Frankenstein isimli birinin çok fazla danışıp araştırması ile bir yaratık meydana getirdiğini anlatıyor. Günlerce cansız bir şeye can verebilmek için gecesini gündüzüne katıp çalışıyor, ama bu yaratığın canlandığı zamanı gördüğündeyse hayal kırıklığına uğruyor. Şekilsiz vücudunu, bir o kadar da çirkin suratını görünce direkt ondan kaçıyor onun bulunduğu ortamdan gittiğine emin olana dek bir daha evine yaklaşmak istemiyor. Yarattığı kişi Frankenstein'e karşı içi intikamla doluyor çünkü Frankenstein yarattığı varlığı o canavar görüntüsüyle, hiçbir şey bilmeyen haliyle bir başına koyup umursamıyor. Yarattığı varlık kendi çabalarıyla konuşmayı öğreniyor, doğayı ve insanları tanımaya başlıyor, eziyetler çekiyor. Bu eziyetleri çekerken intikam duygusunun içini kaplamasıyla beraber Frankenstein'ın sevdiklerinin canını almasıyla Frankenstein'a ceza vermeye başlıyor.
Böyle özetini yazdığımda kararımı değiştirerek kitabın gerçekten güzel olduğu kanısına vardım. Beni sıkan tek şey yazarın fazla betimlemeye girmiş olmasıydı. Ben genel olarak kitapta Frankenstein'ın yarattığı varlığa hak verdim, çoğu yerde yine Frankenstein'a kızdım, yaratığın masum insanları öldürmesi tabikii hoş değil ama onu öyle bırakıp gitmesi beni o kadar üzdü ve sinirlendirdi ki...