Bu ay; hayallerinin peşinden yürümeyi, kendisine yetmeyi, ayakları üstünde durmayı ve hiçbir rüzgârla yıkılmamayı misyon edinmiş kadınlar var Masa’ da. Onlar tacı olan, altın madalyalar kazanan, şarkılarına bin bir ağızdan eşlik edilen ve milyonların hayran olduğu yıldızlar değil sadece. Bu kapak temsilinin arkasında; çocuğunu uyutup evini temizleyene, topuklularını giyip işine gidene, sınıfta öğrenciler yetiştirene, hastalar iyileştirene, tarlasını ekip biçene, hafta içi okuyup hafta sonu harçlığını denkleştirene ve daha nicesine ses oluyor.
Hayatını başkalarının ne düşüneceği kaygısıyla şekillendirmeyen milyonlarca kadın,
bugün sayısız başarının mimarı. Çünkü kadının isteyip de elde edemeyeceği hiçbir şey
yok. Yeter ki kendisine ve başarabileceğine yürekten inansın. Ama bazılarımız hasbelkader vazgeçiyorsa hayallerinden, sayfalarında ki hikâyeler güç aşılıyor.
Çünkü bu topraklarda hâlâ; özgürlüğü çok sevene asi, duygusal olana zayıf, temkinli
olana ürkek, kurulan hayallere heves, doğru bildiğini söyleyene sus, istediğini giyene ayıp, bir kere başaramayana ilelebet mağlup derler. İnsanlar hep bir şeyler derler.
Sen dinleme onları ve yalnız olmadığını bil diye, bu sözleri dinlemeyenlerin gerçek öyküleri.
Biliyorum, bu topraklarda ne yana dönsek karşımızda kalıplar... Ama insan hayallerinde kararlı kalırsa her başarı mümkün. Başarmak sadece kupa ya da altın madalya
almak da değil elbette. Başarmak; bir çocuğun gülümsemesi, bir hastanın iyileşmesi, bir suçlunun yakalanması, bir adaletin yerini bulması, bir umudun yeşertilmesi ve
Nâzım’ın dediği gibi, “Yaşadım diyebilmek için,” yaşamaktır başarmak.