1975'te Sheffield'de doğan Matt Haig, edebiyat kariyerine 2004 yılında yayımlanan The Last Family in England'la başladı. Hamlet esinli The Dead Fathers Club romanı 2008 yılında Ölü Babalar Kulübü adıyla Türkçeleştirilmişti.
Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
YouTube kitap kanalımda en çok abartılan kitap olan Gece Yarısı Kütüphanesi kitabını yorumladım: ytbe.one/ADxRNdYqvDk
Spiritüel yolculuklar, evrenle kurulan derin bağlar, insanın sonsuzluğu... EYVAH! Yoksa bu kitap Simyacı vol2 mi?
İncelemeye başlamadan önce yine şunu söylemem gerek. Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık
"Keşke" diyen biriyseniz,
Hayatın dönüm noktalarında hata yaptığınızı düşünüyorsanız,
Pişmanlıklarla doluysanız işte sizin için biçilmiş bir kaftan:
Gece Yarısı Kütüphanesi
Esere dair daha önce olumlu, olumsuz birçok eleştiri aldım. Ama ben kimi eserlerin insan seçtiğine inananlardanım. Şimdi eser bitti ve kendi kendime kurduğum ilk cümle ne oldu
Matt Hayg’in okuduğum ilk romanıydı. Yazarın kurgusal olmayan daha önceki kitapları da 24 yaşından beri çektiği depresyon ve anksiyete bozukluğu ile yaşama deneyimlerine dayanmaktaymış. Neredeyse intihar olayından sonraki üç yılını depresyonuyla mücadele ederek geçirmiş. Yazar genelde kitaplarında, hayatın getirdiği küçük sevinçlerin ve mutluluk