Mehmed Lebib Efendi

Mehmed Lebib EfendiDeğişmedi Rengi Gecenin yazarı
Yazar
Çevirmen
10.0/10
1 Kişi
2
Okunma
2
Beğeni
410
Görüntülenme

Hakkında

Mehmed Lebib Efendi Tophane Ruznamecisi Mustafa Efendi’nin oğlu olup 1203’de (1788) İstanbul’da doğdu. İyi bir eğitim gördü. Ruznamçe kalemine devam ederek babasının 1 Rebiyülevvel 1228‘deki (4 Mart 1813) vefatı üzerine yerine tayin olundu. 13 sene bu görevde bulundu. 1241 (1826)’de Vak’ai Hayriyye’de yeniçeri ocağının kaldırılmasında, Koca Mustafa Paşa civarında bir tekkenin postnişini olan Feyzullah Efendi’nin küçük oğlu fesat erbabından yeniçerilerin mumcusu Arnavud İsmail’in oğlu Süleyman Tophane Nazırı Sadık Efendi’nin vasıtasıyla Lebib Efendi’nin evinde saklandı. Süleyman’ın serasker tarafından arattırıldığını Lebib Efendi işitince, kendi evinde bulunduğunu gizlice kalyoncu zabitine haber vermeye mecbur oldu. O da Sadrazam Selim Paşa’ya haber verince Süleyman yakalanır ve 26 Zilkade 1241 tarihinde (1 Temmuz 1826) Seraskerlik dairesinin kapısı önünde idam edilir. Lebib Efendi keyfiyeti haber vererek sadakat göstermiş ise de birkaç gün gizlemesi kabahat sayılarak Kütahya’ya sürüldü. Bir müddet sonra affolunarak İstanbul’a geldi. 11 Şevval 1243’deki (26 Nisan 1828) deki Rusya savaşı başlamadan evvel kalelerin durumunu kontrole gönderildi. Savaşın ilânında Şumnu ordusu mühimmatı harbiye nezaretine memur oldu. Mütarekeden sonra İstanbul’a döndü. 1245’de (1829) piyade mukabelecisi 1247 Şevvalinde (Mart 1832) mevkufatçı ve o sene zecriye muhassılı ve sonra Tersane müdürü olup 1252’de (1836) azledildi. Bir müddet açıkta kaldıktan sonra 1253 Zilhiccesinde (Mart 1846) Şurayı Babıali azası, 1256’da (1840) Halep defterdarı oldu. Fakat havası iyi gelmediğinden iki sene sonra istifa etti. 1262 Rebiyülevvelinde (Mart 1846) Meclisi Muhasebe reisi, Rebiyülahir 1270’de (Ocak 1854) Meclisi Vâlâ azası ve Zilkade 1273’de (Temmuz 1857) takvim nazırı olup Cemaziyelahir 1278’de (Aralık 1861) azledildi. 20 Şaban 1284’de (16 Aralık 1867) vefat etti. Kabri, Mihrişah Valide Sultan İmareti karşısındaki mezarlıkta, Bostan İskelesi Sokağı üzerindeki hazire duvarından itibaren ikinci sıradadır. Sütun şeklindeki şahidesinde şu kitabe yazılıdır: Hüv’elBâki, Kudemayı ricali Devleti Aliyye’den esbak Takvimhane nazırı merhum ve mağfurünleh Mehmed Lebib Efendi’nin ruhi şerifi için elFatiha. 20 Şaban 1284 Başı büyük, beyaz sakallı, kısa boylu olup vücudu enli idi. Kendisi iyi bir kâtip, şair, âlim, rindmeşrebdi. Mahmud Paşa Camii civarında Mengene Sokağı’ndaki konağı devrin ediplerinin toplandığı bir yerdi. Bilgili kimseleri himaye eder, bilhassa kabiliyetli gençlerin ilerlemesine çalışırdı. Şair Savfet’i yorgancı kalfalığından ve meyhane köşelerinden çıkarıp edipler arasına katan odur. Lebib Efendi’yi pek sık ziyaret edenler arasından Ziya Paşa ve Ceridei Havadis muharriri meşhur Âli gibi pek kıymetli edipler ve şairler vardır. Şair Hersekli Ârif Hikmet Bey’in evinde toplanan Encümeni Şuara’ya devam ederdi. İyi tabiatlı ve şuhmeşrep olan Lebib Efendi Ehli Beyt’e olan bağlılığından her sene muharrem ayında beşer onar sahifelik matemnameler yazardı. Lebib Efendi’nin bazı eserleri vardır ki şunlardır: Cevahiri Mültekata, Tuhfei Vehbi Şerhi, Tuğraî’nin Lâmiyetü’lAcem namındaki kasidesinin Türkçe şerhi, Fuzûli’nin Sıhhat ve Maraz adlı Farisî risalesinin tercümesi, Divanı Eşâr (Bu eseri basılmamıştır. 12 mecmuadan oluşmaktadır), Sokakların Tanzimi ve Temizliği Hakkında Risale.
Doğum:
Istanbul, 1788

Okurlar

2 okur beğendi.
2 okur okudu.
3 okur okuyacak.

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
15
Yıldızın gözü benim için uyanık olduğu halde sen uyuyor musun? Bana merhametinden degişmemişken rengi gecenin, sen değişiyor musun?
Sayfa 242 - Büyüyenay YayınlarıKitabı okudu
Harun Reşid, Ebu Yusuf’a, “Sen benim huzuruma gelip şahitlik edenlerin ikiyüzlü olduklarını söylüyormuşsun, doğru mu?' diye sorduğunda, Ebu Yusuf, “Evet, ya emire’l-müminin, bu halk üç kısımdır. Bir kısmı içi ve dışı doğruluk ve istikamet üzere olan; bir kısmı içi ve dışı fesat üzere ısrarcı olan ve bir kısmı da içleri fesada dolu oldukları halde kendilerini salih bir kişiymiş gibi takdim edip ikiyüzlülük edenlerdir. Birinci kısım bizi bilmez ve yanımıza gelmezler, biz de onları bilmeyiz. İkinci kısmını biliriz ve şahitliklerini kabul etmeyiz. Geriye üçüncü kısım kalır” dediğinde, halife tebessüm edip, "Gerçekten doğu söyledin” dedi.
Abdullah bin Mübarek’ten, “Muaviye bin Ebu Süfyan mı daha faziletlidir, yoksa Ömer bin Abdulaziz mi daha faziletlidir ?” diye sorduklarında, “Vallahi işin hakikati, Resulüllah (sav.) ile birlikte olduğunda Muaviye'nin burnuna giren toz bile Ömer bin Abdülaziz’den bin kat hayırlıdır. Muaviye -Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Resulullah (s.a.v.) hazretlerinin arkasında namaz kıldı. Hz. Peygamber, “Semiallahü & Allah işitti” dediğinde o, “Rabbena ve leke’l-hamd. * Rabbimiz sana hamdolsun.” demişti” dedi.
Bir Hiciv Örneği Mevlâna Câmi hazretlerinin zamanında hiciv ustası bir şair gazelinde: .. mısraını eleştirmiş ve sebebini şöyle açıklamıştır: "Çünkü,manası “Uzaktan her kim ki görünürse seni zannederim,” demek oluyor. Hâlbuki uzaktan görülen eşek yahut köpek de olabilir' dediğinde, “Pendârem tuyî” diye cevap verdiler. Yani, eşek ve köpek suretinde seni sanırım ki, sen Arapçadaki “men” kelimesinin akıl sahipleri için kullanıldığını ; Farsçadaki “çi” kelimesinin Arapçadaki “ma” lafzı gibi akılsız varlıklar için kullanıldığını bilmediğinden eşeklik edip bu soruyu soruyorsun” demeyi kastettiler.
Dağı Yerinden Kaldırmak Merd-i zarifin birisi Gur beldesinde bir köye vardı ki, o köyün kuzey tarafında, köyün havasını kesen yüksek bir dağ vardı. Nüktedan adam köylülere, “Ben bu dağı buradan kaldırıp köyünüze hava gelmesini temin ederim” dedi. Köy halkı çok memnun oldu ve “Büyük iyilik etmiş olursun, çünkü havanın gelmemesi canımıza tak etti” dediler. Adam, “Bunu yapacağımı taahhüt ederim. Yalnız, siz de bir yıl beni yanınızda barındırıp yiyeceğimi ve içeceğimi karşılamayı ve yıl sonunda dağı yok ettiğim zaman da bin altın vermeyi taahhüt etmelisiniz” dedi ve böylece anlaştılar. Gerçekten, bir yıl, nasıl istediyse adamı o şekilde misafir ettiler. Yıl tamamlandığında köy halkı gelip, ”Zamanımız doldu, dağı buradan kaldırmalısın” dediler. “Başüstüne, ben de onu düşünüyordum. Bu köyde ne kadar ip varsa bana getirin” dedi. Köyde olan tüm ipleri getirdiler. Adam, ipleri uçlarından birbirine bağlayıp, tek bir ip şekline koydu ve dağı dolaştırıp ve ipin ucundan tutup, arkasını dağa verip, köylülere, “Siz bu dağın etrafına gidin ve hepiniz birden kaldırıp sırtıma yükleyin, ben de yüklenip başka yere götüreyim” dediğinde, köy halkı, “Sen deli misin,biz bu dağı nasıl kaldırabiliriz?” diye adamı ahmaklıkla suçladıklarında, adam, 'Deli ve ahmak ancak sizsiniz ki, şurada bin kişiden fazla varsınız, bu kadar kişi kaldıramadığınız dağı yalnız başına benim kaldırmamı istiyorsunuz” dedi.
herkes şiir yazmamalı :)
Sıradan bir şair, Hazret-i Mevlana Abdurrahman Cami’nin huzurunda övünerek, “Kabe-i Mükerremeye gittiğimde uğur getirmesi amacıyla (teberrüken) divanımı Hacer- Esved’e sürdüm.” dedi. Molla Cami Hazretleri de, “Eğer zemsem suyuna sürsen daha uygun olurdu.” dedi.
Cevahir-i Mültekata Keşfedilen Cevherler
Cevahir-i Mültekata Keşfedilen Cevherler

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Resim