Yani bazen, bazı yerlerde, bazı olaylar karşısında, sözün hiçbir gücü, hiçbir kıymeti kalmıyordu ve o vakit sadece sessizlik oluyor, içinde her şeyi barındıran sessizliğin sesi her şeye egemen oluyordu.
Victor Hugo'nun
yurtseverlik hakkındaki şiirini hem kendi dillerinde, hem Büyük Ülke'nin dilinde, hem
de orijinal dilinde kederde ve hüzünde, neşe ve şenlikte okurlardı:
Şan ve yücelik sarıyor seni
Ey güzel, ölümsüz ülke
Şeref kazanır kendini
Sana kurban edenler de...
Dicleyim ben
Diclenin sesi
Seni anlatan ses, yalnız ülke, sessiz toprak.
Ben yorgun, sen yorgun, biz yorgun
Dörtnala kalkan atlar,
Kınından çekilmiş kılıçlar
Patlayan toplar, gelip geçen ordular,
Gökyüzüne ulaşan fermanlar
Dil kayıp
Boğaz kurumuş
Yürek çöl gibi;ne ses ne de seda
Karanlık sadece dipsiz bir karanlık;ne yurt ne devir ne de devran
Ne bir insan ne birşey ne bir söz ne de bir ses
....