Büyük milletlerden her biri medeniyetin hususi bir sahasında birinciliği ihraz etmiştir. Eski Yunanlılar badiiyatta, Romalılar hukukta, Beni İsrail ile Araplar dinde, Fransızlar edebiyatta, Anglo-Saksonlar iktisatta, Almanlar musiki ile mabade't-tabiiyede, Türkler de ahlâkta birinciliği kazanmışlardır.
Türk tarihi baştanbaşa, ahlâki faziletlerin meşheridir. Türklerin mağlup milletlere ve onların millî ve dinî varlıklarına dinî ve toplum- sal bağımsızlıklar vermesi her türlü takdirin üzerindedir.
Küçük bir kütüphanenin yüksek sayılmayacak rafları arasında elimi gezdirirken gözüme çarptı bu kitap. Tanıtım bültenini okuyunca kitabın çok şey vaat ettiği hissine kapıldım ve okumaya koyuldum. Başlarda hoşuma gitti. Ana sayfalar ilerledikçe bir şeyler beni rahatsız etmeye başladı. Romanın üslubundan rahatsız olmuştum. Hayır, içinde küfür yoktu. Hakaret, aşağılacı kelimeler de yoktu. Beni rahatsız eden şey böyle bir şey değildi. Kitaptaki karakterler gerçek olmayacak kadar mükemmeldi. Öyle ki kilim dokunmayı hemencecik, hiç zorlanmadan öğrendi Vali Bey. Sadece o değil, kitapta "İyi" olan herkes aşırı derecede iyi, güçlü, becerikli... Sonra, kitabın eski basım bir kitap olabileceği geldi aklıma. Anladığım kadarıyla da öyleydi. Yeşilçam filmlerinin roman hali gibiydi. Yeşilçam filmlerini de pek sevemiyorum zaten. Bu yüzden romanı da sevemedim.
Kitap için kısa bir araştırma yaptığımda kitaptan çok umutlu değildim. Elime aldım ve okumaya başladıktan sonra ön yargılı olduğumu anladım. Yazar k itapta anlatılan olayları ve anlatmak isteği mesajları çok açık bir şekilde vermiş. Çok iyi diyemesem de çok kötü değildi. Okunabilir kitaplar arasında olan bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Ateş düştüğü yeri yakar, derlerdi de, kimse üzerine alınmazdı. Bu doğru bir sözdü. Ama bu ateş, o kadarıyla kalmamıştı. Neredeyse köyü tamamen sarmıştı. Bu katil bulunup da, ortaya çıkarılmazsa, bundan böyle, köylünün gözüne uyku girmeyecekti.