İstanbul'da doğan Mehmet Dinç, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde tamamlamıştır. Eğitim alanındaki uzmanlığını RMIT Üniversitesi'nde, klinik psikoloji alanındaki uzmanlığını Okan Üniversitesi'nde tamamlamış, Melbourne Üniversitesi’nde Narrative Terapi üzerine yüksek lisans yapmıştır. Doktorasını ise Marmara Üniversitesi’nde internet bağımlılığı üzerine tamamladı. Melbourne Üniversitesi’nde bir yıl misafir akademisyen olarak bulundu. Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji bölümünde çalışıyor ve aynı zamanda Dulwich Centre Uluslararası Fakülte Kurulu üyeliği yapıyor.
Geçmişte Psikolojik Danışmanlar Platformu ve Avustralya Türk Enstitüsü Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Halen kurucusu olduğu Psikoloji Organizasyonları ve Eğitimleri Merkezi'nin genel koordinatörü olan Dinç, Fatih Üniversitesi Psikoloji bölümünde yarı zamanlı olarak ders vermektedir.
RMIT Üniversitesi Mezunları Birliği Türkiye Temsilcisidir. Dijital Bağımlılıklar, Psikolojik Dayanıklılık ve Narrative Terapi üzerine çalışmalarını devam ettiren Mehmet Dinç, evli ve iki çocuk babasıdır.
Bu demektir ki;
sevelim kirine pasına rağmen hayatı,
eksiğine gediğine rağmen kendimizi,
hatasına günahına rağmen insanları.
Bu demektir ki;
bakalım daha geniş gönüllü,
daha geniş görüşlü olarak kendimize,
insanlara ve hayata.
Bu demektir ki;
çalamasın hiç kimse her olasılığa rağmen heyecanımızı, ümitlerimizi, hayallerimizi.
Bu demektir ki;
bilelim insanlar hata yapar,
günler kötü geçer,
rüyalar gerçek olmaz.
Bilelim de affedelim, hoş görelim, çok sevelim.
Küsmek kolay,
vazgeçmek kolay,
yenilmek kolay..
Ama biz kolay bir hayat yaşamaya gelmedik bu dünyaya..
Efendimiz (s.a.v.)'e ilk iman edenlerin yaşlarını hatırlayalım.
Hz. Ali (r.a.) 10 yaşında. Abdullah bin Ömer (r.a.) Ubeyde b. Cerrah (r.a.) 13 yaşındalar. Ukbe bin Amir (r.a.) 14 yaşında. Cabir bir Abdullah (r.a.) ve Zeyd bin Harise (r.a.) 15 yaşındalar. Abdullah bin Mes'ud (r.a.), Habbab bin Eret (r.a.) ve Zübeyr bin Avvam (r.a.) 16 yaşındalar. Daha niceleri 17 yaşında, 18 yaşında, 19 yaşında, 22 yaşındalar. Üç tanesi de 25 ila 31 yaş arasındalar.
Biz küçüğüz demiyor arıyorlar, hakikati, doğruyu arıyorlar. Doğruluğun dostluğunu arıyorlar. Efendimiz (s.a.v.) bu sahabilerle İslamiyet'i bina ediyor. Bütün dünyaya yayıyor. İki milyar insana ulaşıyor. Tarihler boyunca, asırlar boyunca. Şu gençlerin omuzları üzerinde büyüyor. Demiyorlar ki ben on yaşında çocuğum benden ne olur? Ben on dört yaşında delikanlıyım benden ne olur demiyor. Peygamber niye benimle konuşsun, benimle bir şey yapsın demiyor.
Beklerim seni...
Eğer zaman geçecekse yüreğimde,
Uğramayacaksa semtimize ayrılık,
Sıcaklığın soğumayacaksa bedenimde
Ve gözlerin...
Hep aynı bakacaksa
Emin ol,
Beklerim seni
Zaman tükenene kadar...!
✍️
"İnsanlar yorar en çok. En uzağından en yakınına. Soğuk tavırları kafana takar, sıcaklardan rahatsız olursun. Gördüğünde memnun olduğun insanların sayısı azalır, azalır... Bir gün onlar da biter, aynaya bile bakmak istemezsin. Nazik, düşünceli, hassas olmak çok zordur artık. Empati yapmak, anlayış göstermek, tahammül etmek imkansız
Kitabı katıldığım bir okuma grubu tavsiyesi üzerine, yazarın bazı konuşmalarını daha önce dinlediğim ve sevdiğim için kitabı almıştım. Kitabın ismi dikkatimi çekti.
Okuma grubunda bir arkadaşımız "insanın kendisine üzüldüğünde, sevindigine veya çökmüş hissettiğinde kendisine yargılayıcı olmayan kısa kısa belki motive verici cümleleri
İnsanı konu edinen bu kitapta kendimize, insanlara, doğaya daha geniş bir açıyla bakıyoruz. Bizim hikayemizi, ahlakı, dostluğu, merhameti, vefayı alt başlıkları ile anlatarak yapıyor bunu yazar. Kitabın insan ile ilgili değinmediği hiçbir nokta yoktu dersem yanlış söylemiş olmam sanırım. Aslında öylesine olarak gördüğümüz hareketlerimizin ne büyük etkileri olduğunu, sevgi yokluğunun ne tür sonuçlara yol açacağını, basit olan ama icraatsızlığımız yüzünden büyüyen toplumsal sorunları, insan ilişkilerinde yaşananları, popüler kültürün sonuçlarını ve neler yaptığını, insanlığın ne olduğunu ve kalbimizin yol geçen hanı olmadığını, orada herkese yer vermememiz gerektiğini öğretiyor yazar. Ara ara başka düşünürlerin fikirlerine yer vererek de anlatımı daha hoş hale getirmiş.
Neredeyse her sayfasında altı çizilecek cümlelerle karşılaştım. Bu durumu ikinci kez yaşıyorum. - İlki ise İbrahim Tenekeci'nin Son Düzlük kitabıydı.- İnsanın kendisi ile karşılaşacağı cümleler ile doluydu kitap. Sanki her zaman hissettiğiniz ama üzerinde düşünmediğiniz şeyler kaleme alınmış gibi...
Bu kitap benim için harika bir deneyim oldu. Böyle bir kitaba ihtiyacı olan herkesin okuması dileği ile...
Bize YakışanMehmet Dinç · Aşina Yayınevi · 2021188 okunma