1965 yılında Giresun’un Görele ilçesinde doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Görele’de tamamladı. 1982 yılında kazandığı Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü’nden 1986’da mezun oldu. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde XII-XV. Yüzyıllar Arasında Oğuzların Döğer Boyu adlı teziyle 1989 yılında yüksek lisansını tamamladı. 1987-1988 yıllarında T.C. Başbakanlık ve Osmanlı Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde onüç ay uzman yardımcısı olarak çalıştı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalına Araştırma Görevlisi olarak atandı. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 1995 yılında tamamladığı Türkiye Selçukluları Zamanında Anadolu’da Ermeniler adlı teziyle doktor unvanını aldı. Temmuz 1996-Mart 1997 tarihleri arasında kısa dönem asker olarak vatanî görevini yerine getirdi. 1996 yılında Yardımcı Doçent oldu. 2000 yılında Doçent unvanını kazandı.1991 Temmuz-Ağustos aylarında Deutscher Akademischer Austauschdienst bursuyla Almanya’da Iserlohn kentinde dil kursuna katıldı. 1993 yılı Temmuz-Ağustos aylarında aynı akademinin bursuyla Tübingen’de, Ekim 1993-Haziran 1994 arasında Österreichischer Akademischer Austauschdienst bursuyla Viyana’da araştırmalarda bulundu. 11.04.2007 tarihinde Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda Profesör kadrosuna atanan Mehmet Ersan, 24 Eylül 2009 tarihinde Bölüm Başkanı oldu ve halen aynı görevini sürdürmektedir.
Selçuklu devleti ile Abbasiler arasındaki ilk diplomatik ilişkiler, 1040 yılında yapılan Dandanakan savaşının bitiminden sonra karşılıklı olarak gidip gelen elçilik heyetleri ile başlamıştır.
Haçlı seferleri ile birlikte muayyen ( belli ) bir süre duraklama dönemi yaşanmış olsa da, Selçukluların Anadolululaşma, bir diğer ifadeyle Anadolu'nun Selçuklulaşma süreci Malazgirt zaferi ile başlamıştır.
Öldürüleceklerini bile bile suikastları düzenleyen fedailerin cesareti ile ilgili hikâyeler o kadar çok yayılmıştır ki, halk arasında onların haşhaş ile uyuşturulduklarına dair söylentiler çıkmış ve kendilerine bu sebeble Haşhâşi ismi verilmiştir.
Bilmiyorum, kimin ilgisini çeker bu bildiri kitabı. Ancak Anadolu Türk Beylikleri devri her ne kadar ihmal edilmiş bir devir olsa da aslında son derece önemli bir devreyi temsil etmektedir. Çünkü Selçuklular ile Osmanlılar arasındaki köprüdür beylikler devri. Çünkü Moğollara karşı millî bilincin kıvılcımının ateşlendiği dönemdir beylikler devri. Türkçe'nin bundan böyle "divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda" zorunlu hâle getirildiği devirdir beylikler devri. Türklüğe ve Türkçe'ye dönüştür... Bu bakımdan ele almaya fazlasıyla değer.
Burada saymakla bitiremeyeceğim öneme haiz olan beyliklerden sadece bir tanesi olan Germiyanoğulları hakkında önemli bilgilerin sunulduğu kitap siyasî tarih, sanat tarihi ve kültür-dil-edebiyat ana bölümlerine ayrılmıştır. Her bir bölümde kendi alanının uzmanları tarafından makaleler mevcut. Özellikle Germiyanoğulları'nın sikkeleri, mimarî eserleri hakkında çok etkilendiğim kısımlar oldu. Sırf bu yüzden bile Kütahya'ya gidip oraları baştan sona gezme planı yaptım. :) Ayrıca Anadolu'da Divan Edebiyatı'nın başladığı topraklar da Germiyanoğullarınınmış. Hatta Türkçe ilk taş kitabe de....
Anlayacağınız, çok farklı tezlerin ileri sürüldüğü bu bildiri kitabından ilgili herkesin öğreneceği çok şey mevcut. Selametle.
Anadolu’da beyliklerin tarihi görmezden gelinmemeli. Sadece Osmanlı değildik. Saruhanlılar büyük işler yaptı. Karamanlılar bir devletti ve çok güçlüydü. Daha nicesini anlatan bu kitap çok güzel.
Mustafa Alican ve Mehmet Ersan hocalarımın röportaj verir gibi soru cevap şeklinde Selçuklu Tarihinin derinliklerine götüren nadide eserlerden. Selçuklu ve Türk tarihi üzerine önemli çalışmalar yapmış Büyük Hocamız Osman Turan'a ithaf edilmesi de ayrı bir güzel.