Mağara gençleri diye anılan "Ashâb-ı Kehf"i Kur'an-ı Kerim bizlere (f-t-y) kökünden gelen "feta" kelimesi ile anlatıyor. Bu kök sözlükte "yorumlamak, isabetli yorum yapmak, sorgulamak" anlamlarına geliyor. Bu kökten gelen "yiğit, mert, genç anlamlarındaki "feta” ise soyut düşünmenin, anlam aramanın başlayıp öğrenme arzusunun ve görünenin arkasındaki nedenleri sorgulamanın zirveye çıktığı dönemi işaret eden bir kelime. Bu kelime ile anlatılan gençler ise putperest bir topluluk içinde tek Yaradan'ı bulmuş, toplum tepkisine güçleri yetmeyeceği için inançlarını bir süre gizleyen gençlerdir. Durumları ortaya çıkınca mert bir şekilde topluluk içinde inançlarını itiraf edi- yorlar. Bu itiraflarından sonra yüzleştikleri zulüm ve baskı nedeniyle bir kovalamacaya maruz kalıyorlar. Köpekleri ile birlikte mağaraya saklanıyorlar.77 Kur'an, inançları nedeniyle ölümü göze alan bu tazecik hayatları "yiğitler, civanmertler" diye anlatıyor bizlere. Biz, ergen çocuğumuzun tevhid inancı uğruna bir yol çizmesine nasıl yaklaşıyoruz? O yolun sırat-ı müstakîm olması için öncesinde neler ekiyoruz zihnine? Ya da ekiyor muyuz?
Hz. İbrahim bir bayram günü puthaneye girip tüm putları kırdı- ğında da Kur'anî tabirle "feta” idi. Olaya tüm şahit olanların "İbrahim denen bir genç vardı kesin o yapmıştır."78 diyerek tereddütsüz Hz. İbrahim'i bulmaları onun inancını eğilmeden, bükülmeden, sonunu düşünmeden anlatışını ifade eder. Tüm putları kırıp baltayı büyük putun eline koyup ortamdan ayrılmış, kendisine "Putları sen mi kırdın?" diye soranları "Büyük puta sorun, belki kendisinin haberi vardır." diyerek bir paradoksa sürüklemişti. "Sen putların konuşamadığını bilmiyor musun?" deseler bir türlü, "Biliyoruz, hepsini sen parçaladın, öldürdün putlarımızı.” deseler başka türlü bir mantıksızlığın içine düşmüş olacaklardı. Onları düştükleri bu ikilemle yüzleştirmek için, ölümü dahi göze almıştı. Ateşe atılmasına hükmedildi. Muhtemel ki, bu ateş ona başkaca ateşlerden cazip gelmişti.
Bir başkasının hikâyesine kendi buruk yerlerimizden giriyoruz. İlave çay bardağı olsun, temiz ve ulaşılabilir su için kuyu açmak olsun, fırsat eşitliği sağlamak için dezavantajlı aile çocuklarına gö- nüllü eğitimler vermek olsun, kapı kapı gezip oyuncak bırakmak olsun. Dokunduğumuz yerden biz iyileşiyoruz. Başka hikâyelere girmeye aslında en çok bizim ihtiyacımız var. Bu çabamıza çocuk- larımızı da kattığımızda gelecekte kurulacak nice köprünün hayali ufukta beliriyor. Kurduğumuz tüm köprüler her daim kalplere ve bedenlere şifa olsun, bizleri O'na yakınlaştırsın, O'nun sevdikleriyle
tanış etsin. Amin...