Bir nimetin değerini,mesela aile olmanın kıymetini en iyi kimler bilirdi? O nimete sahip olanlar mı,yoksa o değeri kaybedenler mi,yoksa o nimete hiç sahip olmayanlar mı?
Tarih göstermiştir ki;kendi profesörüne,kendi mühendisine,kendi halkına değil de başkalarına güvenip onlara inananlar yanılmaya ve aldatılmaya mahkumdur.
Üniversite sınavında iyi bir bölüm kazanabilmek için sadece derslerine odaklanıyordu. Sınavda çıkmayacak konularla ilgilenmek ona göre zaman kaybıydı. Müzik, resim veya başka bir alan üzerine belki çok büyük bir kabiliyeti vardı ama bilmiyordu, yeteneklerinin farkında bile değildi. Hayatı test çözmekten, seçenekleri ise alfabenin ilk beş harfinden ibaretti. Sistem onu, kendini tanımaya ve buna göre kendi seçeneğini üretmeye değil, yıllarca sürecek bir maratonun ardından gireceği birkaç saatlik bir sınavda çözeceği test sayısına göre herkese sunulan seçeneklerden istediği birini seçmeye yönlendirmişti. Bir maratoncu gibi uzun bir kulvarda hedefine kilitlenmiş, başka hiçbir uğraşla, başka hiçbir seçenekle ilgilenmeden bir yarış atı gibi koşturuyordu. Yüzbinlerle yarışıyordu. Yıllarca süren yarış bitmiş ve istediği bölümü kazanmıştı. Bu yarışın sonunda bir mühendis kazanılmıştı; belki de bir sanatçı, belki bir müzisyen kaybedilmişti.