Metin Martı

Metin MartıÇanakkale Hatıraları yazarı
Yazar
Derleyen
9.2/10
10 Kişi
34
Okunma
1
Beğeni
932
Görüntülenme
Bir insanı gerçek yüzüyle anlamak kolay değildir. Altın değildir ki mihenk vurulsun, ayarı anlaşılsın. Zaman ister, temas ister, görünüşün ardındaki gerçeği görebilecek ayırıcı keskin bakışlar ister.
18 Mart 1915 Sabahı
Saat 10.30’u geçiyordu. Queen Elizabeth Rumeli kıyısı tarafında en solda ve onun yanında Anadolu kıyısına doğru Agamemon, Lord Nelson, en sağda İnfexible olmak üzere donanmanın en kuvvetli gemileri borda nizamında Eskihisarlık İntepe çizgisinin ilerisinde yer almışlardı. Bi dört gemiyi izleyen amiral Kepart kumandasındaki Fransız filosunu oluşturan dört Fransız zırhlısından amiral gemisinden amiral gemisi Suffren ve onu takip eden Bouvet, Anadolu kıyısını, Gailois ile Charlemagne, Rumeli kıyısını izleyerek düşmanın merkez hattının iki yan ve ilerisine yanaşmışlar, ikinci sınıf İngiliz zıhlılarından İrresistible, Oceon, Anadolu; Vengeance Albion zırhlılarıda Rumeli tarafında prova hattı ile İntepe-Hisarlık çizgisinin batısında Fransızların arkasında yedekte yerlerini almışlardı. Saat 11.15’de Queen Elizabeth yüksek Çimenlik kalesine karşı 38.5’luklarıyla 16000 metreden ilk salvosunu gönderdi... Saat 13.30’a doğru durum ciddileşmiş, toplarımızdan bir yardım görmediğimiz takdirde, sonuç savaş talih dediğimiz Allah’ın kaderine bırakılmış oluyordu. ( Selahaddin Adil Paşa )
Sayfa 131 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çanakkale’deki ANZAK Askerleri Kimlerdir? ( S. Adil Paşa’nın Anıları )
Bu ahali o kıtaların yerli ahalisi sanılmasın. Bunlardan büyük kısmı bir asırdan beri Britanya, İrlanda adalarından ve diğer küçük kısmı Danimarka, Hollanda ve İskandinav ve hatta Alman memleketlerinden Avustralya ve Yeni Zelanda büyük adalarına göç etmiş hatta ettirilmiş adamların Anglo-Sakson terbiyesiyle yetiştirilmiş evlatları ve torunlarıydı. 8 ay bir zaman bunlar ile burun buruna mücadele halinde yaşamış olduğumuz için kendilerini iyi tanımıştık. Genel bir bakışla; bedence sağlıklı, sportmen, uyanık adamlardı. Aralarında uzun boylu, gösterişli, güçlü, kuvvetli adamlar çokça göze çarpıyordu, belki hepsi de okur yazar ve mühim bir kısmı orta tahsil görmüş kimselerdi. Genellikle savaşta sebatkar ve vazifeye bağlıydılar. İçlerinde usta nişancılar az değildi. Tavır itibariyle büyük kısmı mağrur, bir kısmı da kurnaz, açıkgöz, bir kısmı yumuşak ve saf görünüşlüydüler. 8 ay kadar süren inatçı savaş sonucunda onların bizim üzerimizde bir takdir hissi bıraktıkların kendimde sevmekle beraber onlarında ele geçen mektuplarından ve hatıra defterlerinin içindekilerden bıraktıkları bazı resimlerden; bize karşı aynı hissi alıp götürmüş olduklarını tahmin ediyorum. Çanakkale savaşından sonra Avustralya kıtalarının bir kısmı Fransa Almanya cephesine nakledilmişlerdi. Avustralyalılardan o cephede emsaline üstün bir cengaverlik şöhreti kazanmış olduklarını işittik.
Sayfa 182 - Arma YayınlarıKitabı okudu
18 Mart Zaferi Üzerine ( Selahaddin Adil Paşa)
Hepimiz bu büyük günün zaferinden dolayı kumandanımızı usule göre tebrik ediyorduk. Gerçek düşünülecek olursa bu ve bu gibi başarılar, kişilerin rolleri ne olursa olsun, katılanların müşterek eseridir. Bunda en büyük pay şüphesiz en ağır ve en tehlikeli durumlar karşısında kutsal vatan için hayata veda edilinceye kadar büyük bir sükun ve tevazu içinde görevlerini yapmaya çalışmış olan şehitlere aittir. Biz idareciler zaten bütün eğitim ve öğretimimizi, yetiştirmemizi, rütbe ve mevkilere yükselmemizi, sırasında bir makina gibi kullandığımız bu millete borçlu değil miyiz?
Sayfa 135 - Arma YayınlarıKitabı okudu
10 Ağustos 1915 Conkbayırı M. Kemal
Conkbayırı tepesi askerlerimizin eline geçtikten sonra düşman karadan ve denizde yöneldiği seri ve kesif topçu ateşiyle Conkbayırı’nı cehenneme çevirmişti. Gökyüzünden şarapnel, demir parçaları yağmuru yağıyordu. Büyük çaplı deniz toplarının tam isabetli taneleri yerin içine girdikten sonra, patlıyor, yanımızda, kenarımızda büyük lağımlar açıyordu. Bütün Conkbayırı kesif dumanlar ve ateşler içinde kaldı. Herkes mütevekkilâne sonlarını bekleyip duruyordu. Etrafımız şehitler ve yaralılarla doldu. Muharebe meydanında cereyan eden hali seyrederken bir şarapnel parçası göğsümün sağ yanına çarptı. Cebimde bulunan saati parça parça etti. Vücuduma nüfuz edemedi. Yalnız derince bir kan lekesi bıraktı. ( Bu saat enkazını daha sonra, bugünün hâtirası olmak üzere, Liman Paşa’ya verdim. O da, aile asalet atmasını içeren, kendi saatini bana verdi.)
Sayfa 90 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Bu devirde yiğitlik, akıl ve fikirdedir ki, biri binlere karşılık gelir. Bir aydın fikirli mektepliyi kaybetmekle binlerce adamı uygarlık savaşında kaybetmiş gibidir. Bu zamanda yalnız maddi yiğitlik yeterli değildir. Çünkü yabancılar bize fen savaşıyla üstün gelmişlerdir.
Reklam
Selahaddin Adil Paşa’nin Çanakkale Hatırları
1798’de Napolyon’un Osmanlı idaresindeki Mısır’a saldırması ve burayı ele geçirmesi üzerine Osmanlı İmparatorluğu Rusya ve İngiltere ile Fransa’ya karşı bir ittifak kurmuştu. Napolyon’un Mısırdan çekilmesinden sonra Padişah 3. Selim yine Fransız politikasını tutmakta devam etmiş, İngiltere ve Rusya ittifakından çıkmıştı. Hatta Napolyon’un teşviki ile 1806’ da Rusya’ya karşı savaşa girmişti. İngiltere eski antlaşmayı yürürlükte bırakmak için bir gözdağı vermek maksadıyla 19 Şubat 1807’de Amiral J. Duckwort kumandasındaki Akdeniz filosu Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul önüne gelmişti. Boğaz muhafızlarının gafletinden yararlanarak İstanbul önüne gelen İngiliz donanması, o sırada Fransa’nın İstanbul elçisi bulunan General Sebastiane’nin teşviki ile alınan savunma tertibatı üzerine İngiliz donanması hiçbir başarı elde edemeden geri dönmek zorunda kalmıştı ve dönüşte Boğazdan geçerken bir iki gemileri de tahrip edilmişti. Verilen emirlere uymamak ve ilgisizlikten meydana gelen bu olay tarihte ilk defa Boğazın gecikmesine sebep olmuştu. 19 Şubat 1807’de Amiral J. Duckworth’ın yelkenli gemilerle boğazı geçerek İstanbul önüne gelebilmesindeki talih, Amiral Robeck’e gülmemiş ve deniz saldırılarının öncüsü olan Churchil’e de uzun münakaşalardan sonra 29 Mayıs 1915’de bakanlıktan istifa etmek zorunda kalmıştı.
Sayfa 138Kitabı okudu
Mustafa Kemal Ne Anlattı
“— Biz ferdî kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vak’asını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak... Birinci süperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına bütünüyle düşüyor, ikincidekiler, onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilmiyor değer bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur’anı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur. “ Uluğ Iğdemir ( TTK Başsekreteri)
Sayfa 34 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Fahrettin Altay’ın Anıları
Öğlenden sonra ortalık daha da kalabalıklaştı ve Avustralya - Yeni Zelanda Kolordusunun İngilizce kelimelerinin ilk harflerinden meydana getirilip ANZAK adı verilen askerleri o vakit tanıdık sevimli ve güleryüzlü insanlardı. <<— İngiliz misin <<— Hayır biz İngiliz değiliz, Avustralyalı ve Yenizelandlıyız...>> cevabını vermişler. <<— Niçin harp ediyorsunuz?>> diye sorduğumuz vakitte şunları söylemişlerdi: <<— İngilizler bizim kardeşlerimizdir. Dilimiz, kültürümüz birdir.>> Onlar da bizim askerlerimizin tavır ve hareketlerinden hoşlandıklarını her vesile ile gösteriyorlardı. Birbirlerinin canlarına kasteden bu iki taraf düşman askerleri arasında az zamanda bir sempati hasıl olmuştu. Elbiselerinden kopardıkları düğmeleri bizim askerlere bir hatıra olarak veriyorlar bunun karşılığında kendileri için bir harp hatırası istiyorlardı. O vakit bizim elbiselerin düğmeleri gizli olduğu icin bir şeyler araştırmışlar, ufak para gibi hatıralar elden ele geçmişti. Bir yandan birbirlerine çikolata, şeker ikram edip işaretle konuşmaya başlamışlardı. Ateşkes komisyonu bu gibi << dostlukları>> yasaklamak için çalışıyor idiyse de komisyon gözcüleri grupların yanlarından ayrılınca dostluk gösterileri devam edip gidiyordu..
Sayfa 30 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Fahrettin Altay’ın Anıları
<<— Kilya’dan Kabatepe’ye doğru giderken Mareşal ( Liman von Sanders) süvarilerin arasında bir beyaz at görmüş, çok kızdı. Almanca ağır sözler sarfetti. Beyaz renk düşman gemileri tarafından görünür ve bizi belli edermiş. Orduda hiçbir beyaz at istemiyorum diye bağırdıktan sonra o süvariyi de geri gönderdi. Bundan başka sahil savunma tertibatımızı da beğenmedi. Parmaklık nizamı kurmuşsunuz diye bizi hafif gördü. Sahildeki alayları birer tabura indirdi. İkişer taburlarını çok geriye aldırdı.>> Mareşalin Beyaz At istememesi üzerine ordunun elindeki bütün beyaz atlar boyatılmışlardı. Sedat Beyin söylediklerinden de çok üzülmüştüm. Durumu Esat Paşaya açtım. Bir kaç gün geçtikten sonra çaresine bakacağını söyledi. Ordu Kurmay Başkanı Kazım Beye sordum: << Bir kaç gün sabrediniz. Emir verilmiş bir kere>> dedi. Ne var ki o bir kaç gün geçmeden çıkarma bizim tahmin ettiğimiz yerlerden başladı.
Sayfa 16 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Reklam
18 Mart Öncesi Müstahkem Mevki Komutanlığı’nda Son Hazırlıklar
Düşman hazırlıklarının sona ermekte olduğu ve kesin saldırının birkaç gün içinde yapılacağı belli oluyordu. Deniz işlerine bakan ve izleyen tecrübeli, sevimli, uysal bir ihtiyar olan Alman amirali Merten Paşa’nın teklifine uyularak geride kalan yedek mayınların — ki bunlar Goeben ve Breslau gemilerini takiben boğazdan geçen General yardımcı kruvazöründen alınmışlardı— atılmasına karar verilmiş ve 30 kadar mayın Nusret gemisinde hazırlanmıştı. 17 Mart 1915’de güneş doğmazdan evvel yoğun bi sis içinde süvarisi Yüzbaşı Hakkı Bey’in idaresinde görev alan Nusret gemisi Boğaz girişine doğru ilerlemiş ve müstahkem mevki torpil ( mayın) kumandanı Yüzbaşı Hafız Nazmi ve arkadaşları tarafından ekserisi ( 18 kadar) Karanlık liman ve diğerleri Morto limanı önünde şimdiye kadar düşman zırhlılarının yaklaştığı bölgelerde iki çizgi halinde ve kıyılara eğri bir durumda mayınlar atılmıştı. Garip bir rastlantı eseridir ki aynı gün İngilizlerin Boğaz kıyılarının ele geçirilmesi için hazırladıkları kuvvet birliği kumandanı General Hamilton’un katıldığı savaş meclisine Londra’dan aldığı “ donanma ancak bütün kaynaklarını kullandıktan sonra başarısızlığa uğradığı takdirde askeri birliği kullanabilecektir. İstanbul’a kardi saldırıdan hiçbir şekilde vazgeçilmeyecektir. Böyle bir dönüş tehlikelere sebep olur” anlamındaki son direktifleri vermiş ve toplantıda saldırının ertesi gün yapılması kararlaştırılmıştı. ( Selahaddin Adil Paşa’nın Anıları)
Sayfa 129 - Arma YayınlarıKitabı okudu
25 Nisan 1915 Kara Çıkarması’nın İlk Günü
“ Gerçekten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlikle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım on dakika istirahat etsin diye... Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyete uğrayacaktı. O zaman artık bunu bilmiyordum, bir mantık muhakemesi midir, yoksa içgüdü ile midir, bilmiyorum; Kaçan askerlere: — Düşmandan kaçılmaz, dedim. — Cephanemiz kalmadı, dediler. — Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.” “ Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ve cebel bataryasının yetişebilen askerlerinin “ marş marş” la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabıtını geriye gönderdim. Bu askerler süngü takıp yere yatınca düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an bu andır.”
Sayfa 23 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Çanakkale..
Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak.. Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına bütünüyle düşüyor. İkincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilmeye değer bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu,Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.
Sayfa 34 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Vaziyet umumileşmiş , Anafartalar'a çıkmış ve çıkmakta olan büyük düşman kuvvetlerini nazarı dikkate almak ve ona göre genel tedbirler alarak sevk ve idareyi birleştirmek ve temin etmek lâzımdı . Bu sebeple erkâniharbiye reisinin çare kalmadı mı ? Sualine verdiğim cevapta , bütün mevcut kuvvetlerin kumandam altına verilmesinden başka çare kalmadığını söyledim . -Çok gelmez mi ? Dedi. - Az gelir ! Dedim. (Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlâkta gelişmiş olmayan kavimler en büyük mukaddesat karşısında bile hasis hissiyata tâbi olmaktan kendini alamıyor. Tarihin sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde etkin ve yapanların tavır, hareket ve davranışları onların ahlâk seciyelerini ve bariz gösterir.)
Sayfa 60 - Mustafa Kemal AtatürkKitabı okudu
Çanakkale Gözlemyerinden ( 27. 5. 1331) Saat 3 Sonra ( Telefonla)
“ Bu gece Conkbayırı’nda kendilerinden büyük faaliyet talep edeceğim iki piyade alayı için orada bulunan kıtalar vasıtasıyla hiç olmazsa sıcak bir çorba hazırlatmaya imkan bulmanız çok uygun olur.” Anafartalar Grubu Kumandanı Mustafa Kemal
Sayfa 79 - Arma YayınlarıKitabı okudu