Sarah hâlâ inanmamış gibi görünüyordu. “Ama bu çok çok uzun zaman önceymiş,” demişti. On yaşında olmanın verdiği
kendinden eminlikle, bir süre düşündükten sonra eklemişti:
“Hayır. Başka bir şeyden korkuyor olmalıyız.”
Michael şimdi, onun haklı olduğunu biliyordu. Korktuğumuz şey canavarlar değildi, onlar yalnızca kendimizi rahatlatmak için uydurduğumuz fantezilerdi. Esas kendi türümüzün neler yapabileceğini biliyorduk ve esas korktuğumuz da buydu.
“Bir ülkeye güveniyorsun, onu sana söylendiği kadar seviyorsun ve sonra bunun sadece seni susturmak için olduğunu fark ediyorsun. ‘Herkes her şeye sahip olabilir ama siz hariç
çocuklar. Sizden bahsetmiyoruz.’ Bu kültürel bir taciz. Sen olsan nasıl bir tepki verirsin?”
Umarım kararları veren geçmişimiz değil, geleceğimizdir. Ve artık umuyorum ki, hayatımda bir şeylerin eksik olduğunu hissettiğim zaman, bunun
hiç gerçekleşmeyecek bir vaat olabileceğini bilsem bile, peşinde koşacağım. Yoksa kuşların bile gelmediği ve kışın kapıda olduğu bir yerde, yazı bekleyen korkuluklar gibi olacağız.Bir zamanlar doğru olandan ne kadar farklı bir formda yaşadığımız düşünülürse, tıpkı o zamanki gibi hayatta kalabilmemiz
şaşırtıcı. Hayallerimizin bizi canlı ve sağlıklı tutmasını umuyoruz. Babamın bir zamanlar dediği gibi önemli olan kazanmak değil, kazanılacak bir şeyler olduğuna inanmak.
hayattan çok şey öğrenmişti, hem kendininkinden hem de başkalarınkinden. Ölmek üzereyken söyledikleri şeylerden. O anlarda ögrenilicek çok şey oluyordu