Foucault’nun cinsellik kavramını tarihi bağlamı içerisinde incelediği kitapta cinselliğin felsefi, siyasi ve toplumsal boyutları işlenirken bu üç belirleyici unsurun cinselliğin eyleyeni olan “bireyi” dışarıda bıraktığı anlatılıyor. Foucault’nun incelemesi -çoğunlukla- Avrupa sınırları içinde, Antik Yunanistan etrafında şekilleniyor ve -doğrudan Hristiyanlık içindeki dogmalardan ya da uygulamalardan bahsetmese de- yer yer antik dönemdeki görüşlerle dine dayalı görüşlerin karşılaştırılmasına dayanıyor. Foucault’ya göre, bir toplumda cinsellik üzerine sık sık ya da çok fazla konuşulmasının nedeni, cinselliği özgürleştirmek değil, onu belli bir kurallar bütünü içinde tanımlamak ve bireyin cinsellik eylemini bu çerçevede şekillendirmek. Yazar, antik dönemden modern zamanlara uzanan süreçte, cinselliğin, toplumsal sistemin devamını sağlamak için bir araç olarak görüldüğünü ve bu nedenle “perhiz”, “beden sağlığı” gibi boyutlarıyla değerlendirildiğini, cinselliğin hiçbir zaman salt bir “haz aracı” olarak kabul edilmediğini ifade ediyor. Bu anlayışa göre, evliliğin cinselliği “mülkiyet” altına alan bir kurum olduğunu, cinselliğin toplumsal düzenin yani statükonun sağlanmasına hizmet eden “üreme” dışında bir işlevi olmadığını ortaya koyuyor.
Genel olarak felsefe, düşünce tarihi, özel olarak Foucault’nun düşünce sistemi, tarihsel ve felsefi analizleri hakkında bilgi edinmek isteyen; bugünün cinsellik, cinsiyet kuramları ve akımlarının kökenlerini merak eden okurların ilgi duyabileceği bir kitap.