K. Mikszath, Nograd ilinde Szklabonya'da (bugün Mikszath köyü) 1847'de doğdu. Küçük soylu sınıfından olan babası meyhanecilik ve -o çağlarda çok kez bu sanatla birlikte yürüyen- kasaplık yapardı. Öğrenimini Kuzey Macaristan'ın protestan okullarında yaparak hukukçu oldu, sonra il memurluğuna girdi. 1881'de “Slovak Kentdaşlar”, 1882'de “Babacan Paloclar” yapıtlarını çıkarınca birden ün kazandı. Daha sonra milletvekilliğine seçildi ve 1910'da, ölümünden az önce bütün ülke büyük bir coşku içinde yazarlık yaşamının kırkıncı yıldönümünü kutladı.
Mikzsath'ın yazın çalışmaları Macar klasikçiliğiyle Macar kentsoylu klasikçiliği sınırı üzerinde köylü, küçük kentsoylu ve “gentry” sınıflarının yaşamlarını yansıtır.
Bunlar içinde Mikszath en çok köy betimlerinde yükselmiştir. “Slovak Kentdaşlar”, “Babacan Paloclar” adlarıyla çıkan köycü öykülerinde gençlik çağının bütün gücünü ve ateşini göstermiştir. Kuzey Macaristan'daki karışık Macar - Slovak köylü halkının bu betimlemeleriyle Mikszath yalnızca halk betimlemelerinde yeteneğinin en yüksek noktasına erişmekle kalmamış, onun sayesinde Macar yazınının halkçılık sanatı da doruklarından birine yükselmiştir.
Mikszath köycü öykülerinde halkı bize bütün kültür maskelerinden sıyrılmış olarak olduğu gibi gösterdiği halde birçok romanında sık sık karşılaştığımız küçük kentsoylu betimlerinde daha çok “anormal”i aradığını, bu yapıtlarda garip tiplerin egemen olduğunu görürüz. Küçük kentsoylu dünyasının bu biçemdeki betimlemelerinde Mikszath, herhalde Dickens ve Balzac'ın etkileri altında, XIX. yüzyıl Avrupa yazınında egemen olan küçük kentsoylu betimciliğine kapılmaktan başka bir şey yapmamıştır.
Fakat buna karşılık Mikszath köy betimciliğinde olduğu gibi “gentry” betimciliğinde de tümüyle özgündür. “Gentry” betimciliğindeki en baş özellik, küçük kentsoylu betimciliğindeki yadırgatıcılık ve “anormal”lik yerine “tragicomicum”dur.
Macar Edebiyatı fazlasıyla farklı bir kulvar olmasına rağmen Türk okurunun ilgisini çekecek bir kitap Türkçe'mize kazandırılmış. Hikayede yabancı olunamayan, ülkemizle çağrışım yapmamıza vesile olacak, fazlasıyla malzeme var. Ayrıca hikayenin sıcak ve samimi havası, mizahi faktörlerin eşliğinde okuru adeta kendisine bağlıyor. Tabii ilk satırdan son satıra kadar merakı canlı tutan güzide anlatıyı da söylemeden geçemeyeceğim. Kalman Mikszath efsane bir eser vücuda getirmiş. Kitabın arka kapağı okumak adetimdendir. İlk orayı okuyup fazlasıyla iddialı buldum ama okuduktan sonra bu iddialı yazıya yüzde yüz hak verdiğimi gördüm ve arka kapakta dediği gibi nasıl oldu da bu romanı daha önce fark etmedim. :) Ha her şey bu kadar güzel değil elbette eserde azımsanmayacak kadar yazım yanlışı mevcut (Keşke olmasaydı)
Selamlar. Farklı ülkelerin edebiyatlarına ilgi duyan bir okur olarak, bugün Macar Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Kalman Mikszath’ın Aziz Petrus’un Şemsiyesi kitabından bahsedeceğim sizlere.
Yerel halk hikayelerini dinliyormuş hissi uyandıran roman, kırmızı bir şemsiyeyi anlatıyor aslında. Küçük Veronka’yı mucizevi şekilde yağmurdan koruyan kırmızı şemsiye, hoyrat lakaplı Pal Gregorics’ın hiçbir zaman yanından ayırmadığı şemsiyeye evriliyor ve Gyuri karakteri gibi birçok insanın hayatına dokunuyor.
Ana karakter olmayan eserde, temel unsuru şemsiye saymak mümkün. Çünkü kitap boyunca kurgu, şemsiyenin etrafında dönüyor. Bu şekilde yazar, bir romandan ziyade, ince bir ustalıkla örülmüş uzun hikayeleri bir araya getiriyor.
Köy tasvirlerinde oldukça başarılı olan yazar, Macar kültürü hakkında bilgi edinmemizi de sağlıyor. Küçük burjuvayı özellikle ele alan Mikszath, mizahı da kullanarak okura farklı bir üslup sunuyor.
İki gencin aşkını, Macar kültürü izlerini ve alaycı tasvirleri okumak isteyen herkese kesinlikle tavsiye ederim.
Özellikle Osmanlı Devletin son zamanlarının işlendiği, daha çok gayrimüslim tebanın Türkleri nasıl gördüğünü gözler önüne seren, okuyanların kendilerine kıssadan hisse bulacakları eğlenceli bir roman.
Konuşan KaftanMikszath · Maviçatı Yayınları · 201717 okunma