Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Milel ve Nihal Dergisi

Milel ve Nihal DergisiMilel ve Nihal Dergi: Cilt 12 - Sayı 2 dergisi
Dergi
8.3/10
3 Kişi
16
Okunma
3
Beğeni
801
Görüntülenme

undefined Milel ve Nihal Dergisi Sözleri ve Alıntıları

undefined Milel ve Nihal Dergisi sözleri ve alıntılarını, undefined Milel ve Nihal Dergisi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Açıkçası Mâturîdî’ye göre aklın mâhiyeti nedir? Bu sorunun cevabını Mâturîdî’nin günümüze ulaşan eserleri Kitâbü’t-Tevhîd ile Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da bulmaya çalıştığımızda,bunlarda aklın mâhiyetini ‚tam olarak‛ ortaya koyan herhangi bir açıklama tespit edilememiştir. Kuşkusuz Mâturîdî’nin zihninde ‚akıl‛ bir problem olarak mevcuttur. O halde onun bu konuya ilgisiz kaldığı söylenemez. Bu durumda kendisinin böyle bir açıklama yapmamış olması, onun bu konuyu ihmal ettiğini göstermez. Aksine bu suskunluk, bilinçli bir tercihin sonucu olmalıdır. Çünkü aklın ne olduğunu belirtecek olan yine aklın kendisidir. Acaba akıl kendi kendinin ne olduğuna dair bir hüküm verebilir mi? Bir başka ifade ile akıl kendi kendinin öz yapısını bilebilir mi? Bu ve benzeri sorularla iştigal eden Mâturîdî, sonuçta bu konuyla ilgili her soruya olumsuz yanıt vermiş olmalı ki, aklı mâhiyeti açısından tanımlamamıştır. Zira ona göre akıl, kendi mâhiyetinin ne olduğunu bilme gücüne sahip değildir. Akıllar, akılların keyfiyetini ve mâhiyetini (keyfiyyetü’l-ukûl ve mâhiyyetuhâ) idrak etme noktasında âcizdir ve cahildir. Akıl kendisinin nasıl işlediğini ve mâhiyetini bilemez. Bu durumda Mâturîdî’ye göre, ‚akıl nedir?‛ sorusunun akıl ile cevaplanamayacağı açıktır.
İnsanın en yüksek mutluluğu ve kurtuluşu, aklın duyguları kontrol altında tutarak ölçülü bir hayat sürmesinde ve en nihayet bilgi ve erdemle pişmiş ruhun ölümle maddeden tamamen kurtularak kaynağına, yani Tanrıya geri dönmesindedir. Sokrates’in ölüme giderken bir an bile tereddüt etmemesi, dünyanın ayartmalarına kanmaması bu yüzdendir.
Sayfa 77 - Cilt 12 Sayı 2Kitabı okudu
Reklam
Modernlik söylemi, Peter Wagner’in tabiriyle, esas olarak “özgürlük ve özerklik düşüncesine dayanır.” Özerklik ise insanın kendi kaderi üzerindeki ilk ve son söz sahibinin kendisi olduğunu, onun kimliği, eylemleri, toplumsal tasarı ve icraatlarına ilişkin herhangi bir dışsal, üstün varlığın veya ilkenin hiçbir kural, ölçüt ya da kısıtlama koyamayacağını ifade eder.
Sayfa 75 - Cilt 12 Sayı 2Kitabı okudu
Şurahbil b. Sa'd-ın meğâzîye dâir yazdıkları, esas itibariyle babasının topladığı rivâyetlerden oluşmaktaydı. Hayatının sonlarına doğru hafıza kaybına uğraması, rivayetlerine olan güveni zedelemiştir.
Sayfa 131
Mâturîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da: ‚Allah hiçbir şey bilmezken sizi annelerinizin karnından çıkardı, size işitme (duyusu), gözler ve kalpler (el-ef’ide) verdi‛ âyetini tefsir ederken yaptığı değerlendirmeler de kalbin akıl anlamında kullanıldığı çıkarımını desteklemektedir. Mâturîdî’ye göre, âyette zikredilen, işitme ve görme ile fuâd bilgi edinme yollarıdır. Kalp ise bir başka yerde fuâd anlamında kullanılmaktadır. Bu durum bize Mâturîdî sistemi içinde fuâdın kalp anlamında kullanıldığını açıkça göstermektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de geçen bu farklı isimlendirmelerin aklı işaret ettiğini ortaya koymakla birlikte Mâturîdî, akıl kelimesini tercih etmekte ve onun fonksiyonunun özellikle ‚birleşebilenleri bir araya getirme ve ayrılması gerekenleri de ayırabilme‛ olduğunu beyân ederek, kavramların oluşumunun da akıl tarafından gerçekleştiğine işaret etmiş olmaktadır. Mâturîdî’nin bu ifadelerinden anlaşıldığına göre akıl, dış dünyada algılanan eşyada bulunan aynı nitelikleri bir araya getirmekte; aynı zamanda onların birbirlerinden farklı olan yönlerini de ortaya koyarak tek tek tikel nesnelerden kavramlar oluşturmaktadır. Elbette bunu yaparken akıl tefekkür ve nazar yolunu kullanmaktadır.
İslami gelenek ilmi faaliyetlerde gerek sosyal gerekse doğal çevreye yönelik hakikatin araştırılmasını ve hakkın idrak edilme- sini hedefler. Bu yönüyle de İslami gelenekle Batılı bilim anlayışı arasında belirgin bir ayrışma dikkati çeker. Batılı bilim anlayışının temelinde insanın doğaya ve çevreye egemen olması ve insanın amaç ve çıkarları doğrultusunda çevrenin şekillendirilmesi daha bir ön plandadır. Bu yaklaşım İslamın insan ve çevre yaklaşımına yabancıdır. İslamda insanın doğal düzene egemen olması değil onu anlaması ve idrak etmesi üzerinde durulur. Ancak bu sayede insan kendisinin de bir parçasını oluşturduğu evrenin ihtiva ettiği hakikati anlayabilecektir. Nitekim Kur’an, insanı çevresine bu na- zarla bakması doğrultusunda sürekli teşvik eder. Benzer durum insanın sosyal çevresine yönelik ilgi ve alakasında da söz konusu- dur. Sosyal çevreye yönelik ilgide amaç, onu anlayıp tanımak ve hakikati onlarla paylaşmaktır. Sosyal çevredeki farklı gelenekler, farklı bakış ve tutumlar İslam tarihinde kültürel zenginlik aracı olarak görülmüş; bu farklılıklar sanattan edebiyata, felsefeden doğa bilimlerine kadar hemen her alanda zengin İslam ilim mira- sının teşekkülüne katkı sağlamıştır. Bu yaklaşımıyla İslam gelene- ği, farklılıkları yok edilmeleri gereken unsurlar değil, insanlığın ortak aklının ürünü olan medeniyet inşasında zenginlik aracı ola- rak görmek suretiyle diğer birçok gelenekten ayrılmaktadır.
117 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.