Mona Siddiqui

Mona SiddiquiKur’an’ı Nasıl Okumalıyız? yazarı
Yazar
6.0/10
1 Kişi
6
Okunma
0
Beğeni
219
Görüntülenme

Hakkında

Unvan:
Yazar

Okurlar

6 okur okudu.
4 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kur'an kelimesi Arapça "yüksek sesle okumak" anlamına gelen karae fiilinden türetilmiştir. Kur'an, kelimenin tam anlamıyla "ezberlenen parçalar" ya da "ezberden okuma" anlamına gelir.
Peçe artık Doğu'nun gize mini ve cazibesini çagrıştırmıyor, Batı'nın mücadele ettiği her şeyi temsil ediyor. Peçe, açık iletişim, cinsiyet eşitliği ve kadın ve erkek arasındaki rahat ve açık ilişkilerin önündeki bir engeli sembolize ediyor. Birçoğu için, modern yaşamda yeri olmayan bir ortaçağ kavramıdır. Son birkaç yıldır tam peçe takmaya başlayan kadınlar, kendilerinden önce türban takan kadınlar gibi, modern ve modern öncesi yaşam ayrımlarının lüzumsuz olduğunu savunurlar. Bir şekilde peçeyle örtünmek, onların dindarlıklarının ve Allah'a bağlılıklarının temel bir yönüdür; onlar için, emir bakımından Kur'anî olmayabilir, ama ruhen kesinlikle Kur'anî dir.
Reklam
Kur'an Daha İlk Ayetlerinde Diğer Kitaplardan Farklılığını Açıklar
Kur'an'ın insanın temel doğasına ilişkin tasvirinde, Kur’an hikâyesi ile onun Tevrat ve İncil'deki karşılığı arasindaki en önemli farkı buluruz. İslam'da insanın “kayması” bir günah değil, bir sürçme olarak kalır. Kur'an'ın izahi, insanın düşüşünden çok İblis'in düşüşüne odaklanır. Adem'in kayması cennetten kovulmasına yol açar, ancak Âdem ebediyen lanetlenmiş olarak kalmaz; O, Allah tarafından affedilmiştir ve şimdi yeryüzünde yaşamalı ve doğru yolu izlemeye çalışmalıdır. Açılış ayetlerine dayanarak, Allah Âdem'in yeryüzündeki temsilciliği konusunda meleklerle konuştuğu zaman Âdem ve eşinin günahtan önce bile yeryüzüne gideceklerinin açık olduğu savunulabilir. "Kayma”, insanın belirli bir bakıcı rolünü üstlendiği doğa dünyasıyla bütünleşmesine yol açar. Allah, peygamberler ve vahiyler gönderdiği için merhametlidir. Sadece peygamberlik ve vahiy yoluyla tanımlanan doğru yolu izleyerek kurtuluş umudu vardır. Hristiyan doktrininde, Âdem'in düşmesi şeklindeki ilk günahı, bir bütün olarak insanlığı lekeler. Bu o kadar büyük bir günahtır ki, insanlar ancak bizzat Mesih'in gelişi ve ölümü aracılığıyla kurtarılabilir. Hristiyan teolojisinin merkezinde Mesih aracılığıyla kurtuluş yer alırken, İslam'da kurtuluş retoriği asla teolojik tartışmanın ana odağı değildir. Kur'an ve Allah'ın rahmeti, insanlığı lanetten kurtarmanın yanı sıra başarıya ve refaha giden yolu gösterir. İnsanlar, “ilk günah" gibi ontolojik bir eksiklikten muzdarip değildir. İnsanlar, doğru ve yanlış arasında ayrım yapmalarına olanak sağlayan “sağlam bir doğa” ile, fitratla \kutsanmıştır; kurtuluş bizim içimizdedir.
Allah'ın vahyi, toplumu korkutarak Allah'a inandıran kuru ve mantıksal bir eser formunda gelmemiştir. Allah'ın vahyi, güzel sözcükler ve ritmik düzyazıyla ve ilahi merhamet mesajıyla dolu olarak inmiştir.
Çok Eşliliğe Dair
Kur'anî vahyin belirli tarihsel koşulları, bu konuda daha iyi bir kavrayış sağlar. Koşullu da olsa çokeşlilik izni, Uhud Savaşı'ndan sonra Müslüman toplum korunmaya muhtaç birçok yetim ve dulla birlikte baş başa kaldığında verilmişti. İlk Müslüman yorumcular ve bazı çağdaş akademisyenler, bu tarihsel koşulları, çokeşliliğin toplumsal uygunluğunu açıklamanın bir yolu olarak kabul ederler. Kur'an'ın cahiliyye döneminde sınırsız olan çokeşliliği getirmediğini, aksine kısıtladığını iddia ederler. Çokeşlilik, ebedi bir erkek ayrıcalığı değil, muayyen bir durum için bir çözümdü. Bununla birlikte, son yıllarda "Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin” (Nisa: 3) ayeti, çokeşliliğin toplumsal bir kurum olarak gelişme biçiminde içsel bir ahlâkî ve sosyal dengesizlik olduğunu savunan Müslümanlar, yasa koyucular ve alimler tarafından daha fazla ilgi gördü. Onlar, Kur'an'ın kadınlara adil davranmaya atıfta bulunmasının aslında tekeşliliğe doğrudan bir teşvik olduğunu iddia ederler.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
120 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kitabın ismi ile fazla bir alakası yok. Genel olarak müslümanlık üzerine bir kitap. Kur'an'da olanlardan daha çok, Kur'anda hiç olmayan şeyleri anlatmış "din adına". 10 ana bölümü var, fakat bu bölümlerin içeriği Kur'an'ın nasıl okunup anlaşılacağından çok islam dünyasındaki "müslümanlığın/dindarlığın" izahatı. Ki o müslümanlık da bazen Kur'an'dan değil, başka kaynaklardan ortaya çıkmış. Yani ortada bir olgu var, ama bu olgunun Kur'an'da dayanağı yok; görülüyor ki müslümanlarca "kutsal, temel, muteber" görülen başka kaynaklara dayandırılmışlar. İşte ben bu noktada kitabı, ismine yabancılaşmış buldum. Çevirmen de ara ara (ç.n.) dipnotlar ile bu yerlerde müdahil olmuş. Çevirisinde sorun yok, ama yazar çok fazla meseleyi ele alıp bir kitaba sığdırmak zorunda kalınca, toplamda yüzeysel bir kitap ortaya çıkıyor. "Kur'an'ı nasıl okumalı" sorusunun cevabını gerçekten bulamıyorsunuz kitapta. Kur'an dışı ve onun önünde başka hangi kaynaklar, yorumlar, algılar ve kültürlerle böyle bir müslümanlık doğmuş onu fark ediyorsunuz, çünkü yazar her ne kadar seçtiği her bölüm için ayetler seçse de, o anlayışın ayetle izahını bulamadığı, hatta bağdaşmadığı yerde, bahsettiğim diğer rivayetlere ağırlık veriyor. Yazarın diğer dinlerin bilgi ve kültürüne aşina olup, mukayeseli bakış açısı sunduğu yerleri beğendim. Çevirmenin çevirisi iyi, yazara katkı veya okuyucuya uyarı niteliğinde dipnotlar ile kitaba müdahil olduğu yerler bence kitaba artı değer katmış. Nasıl Okumalıyız? bir kitap Serisiymiş.. Ama ben serinin bu kitabından umduğumu bulamadım.
Kur’an’ı Nasıl Okumalıyız?
Kur’an’ı Nasıl Okumalıyız?Mona Siddiqui · Runik Kitap · 20218 okunma