Ebu Hanife talebelerini kendisine emsal ve dost gibi tutardı. Onlara bütün ruhunu ve kalbini verirdi. Onlara şöyle derdi: "Sizler benim kalbimin sevinci ve hüznümün tesellisisiniz!"
Evet, düşünce ve duyguların devamlı baskı altında tutulması kişiyi, davranışlarında ve yargılarında aşırılığa sevk eder. Çünkü, şefkat ve merhamet duygularının kabarması, kendisine acınan kişiyi yüceltir ve kutsallaştırır.
Sözün özü bu şeriat insanların menfaatine olacak hiçbir şeyi ihmal etmemiştir. Bilakis Allah Teala hazretleri bu dini olgunluğa erdirmiş ve nimetini tamamlamıştır. Cennete yakınlaştıracak hiçbir amel yoktur ki Nebi (s) tarafından bize haber verilmemiş olsun. O bizleri gecede tıpkı gündüz gibi aydınlık olan öyle bir temizlik üzere bırakmıştır ki bundan sonra ancak helak olmuş bir kimse ondan yüz çevirir.
(İbn-i Teymiyye)