Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderiİmam-ı A'zam Ebu Hanife radıyallahu anh'in Menkıbeleri yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
1
Beğeni
613
Görüntülenme
Onlar ki Kur'an-ı Kerim'i unuttular,sadece"Ey Rabbimiz bize gökten sofra indir"ayetini unutmadılar...
Bir kimse ilmi, dünya için öğrenirse ilim, o kimsenin kalbinde kuvvetle yer etmez ve hiç kimse o ilimden yararlanamaz, o ilmin hiç bere-keti de olmaz. Kim ilmi âhiret için öğrenirse o ilimde bereket olur, kalbde muhkem olur ve ondan herkes istifâde eder faydalanır
Sayfa 58 - 2.ciltKitabı okudu
Reklam
El-Şafiinin şöyle dediğini duydum,Malike şöyle soruldu:“Ebu Hanifeyi gördünmü?” O dedi, “Evet, öyle bir adam gördüm ki,eğer şu sütun altındandır diye ileri sürerse,bunu delilleriyle ispat eder"
undefinedKitabı okudu
“İmâm’ın arkasında namaz kıldım. Namazını bitirince mihraba oturdu. Bir kimse gelip: “Bu kadar süs olan bir mihrabda namaz kılmak câiz mi?” dedi. İmâm: “Bu mihrabda kırk beş yıldır namaz kılarım daha burada süs olduğunu hiç görmedim” dedi. Sonra süsü kaldırmala-rını emretti.” Yine rivâyet edilir ki: “Bir kimse “Mes-cidin tavanı ne güzelmiş!” dedi. İmâm: “Kırk yıldan daha fazla zamandır namaz kıldığım bu mescidin daha tavanını görmedim” dedi.
Sayfa 287Kitabı okudu
Güneşi doğduran o Allah'a hamd olsun Ya Rabb, bize güneşin hayrını ver ve güneş her neyin üzerine doğduysa onun da hayrını ver.
İmam Azam (ra) ın bir duasıKitabı okudu
Reklam
Nadr ibn Muhammed şöyle rivâyet eder: Halîfe, İmâm’ın fetvâ vermesini yasaklamıştı. Oğlu Hammâd [v.738], İmâm yalnız iken bazı mes’eleleri kendisine sordu. İmâm cevâb vermedi. Hammâd: “Sen hiç kimsenin görmediği bir yerdesin, kimden korkar-sın?” diye sordu. İmâm: “Halîfe bana fetvâ veriyor mu-sun diye sorduğunda inkâr edip yalan söylemek gerek-tiği için korkuyorum” dedi.
Sayfa 254Kitabı okudu
Hattâ bir gün onu borçlusunun kapısında güneş altında beklediğini gördüm. Kendilerine: “Güneş altında beklemenin sebebi nedir?” diye sordum. İmâm: “Bu evin sâhibine borç vermiştim. Ve duvarının gölgesinde oturmağa korkarım. Hiç bundan daha öte zühd ve verâ olur mu?”
İmam-ı Davud-ı Tai der ki;Nice sevinç vardır ki sahibini helak eder;nice mekruh vardır ki onu sevmezler;ama sahibinin din ve dünyasının kurtuluşu onda olur.
Sayfa 217 - 2.ciltKitabı okudu
​Muhammed bin Nadr el-Harisi dedi ki:İlmin başı susmak, sonra dinlemek, sonra ezberlemek, sonra amel etmek, sonra da yaymaktır.
Sayfa 192 - undefinedKitabı okudu
Reklam
Yâ Rabb, bize güneşin hayrını ver ve güneş her neyin üstüne doğdu ise onun da hayrını ver
Sayfa 300Kitabı okudu
Bir gün bir kimse Hazret-i İmâm’a gelip: “Borçluyum. Alacaklının beş yüz akçesini benden almaması için aracı olur musun?” dedi. İmâm, alacaklıyı alacağı paranın tamâmından vazgeçirince borçlu: “Maksadım hepsinden temize çıkmak değildir ancak istenilen miktarın beş yüzünü temize çıkarmaktır” de-diğinde İmâm: “Borç, senin değildir, benimdir, o ödendi” dedi.
Sayfa 289Kitabı okudu
Hâricîler Kûfe’ye girdikleri zaman her günah işleyeni kâfir ve bunları tekfir etmeyenlere de kâfirdir diyorlardı. Hâricîler, Hazret-i İmâm-ı A‘zam’ı Kûfe halkının şey-hidir diye yakaladılar. Hazret-i İmâm’a “Küfürden töv-be et” dediler. İmâm da: “Her türlü küfürden tövbe ediyorum” dedi. Hâricîler: “Sizin küfrünüzden tövbe ediyorum demek istiyorsun” dediler. İmâm-ı A‘zam radıyallâhu anhe yine tövbe etmesi için baskı yaptılar. İmâm da onlara: “Benim murâdımın bu olduğunu bili-yor musunuz, yoksa tahmîn mi ediyorsunuz?” diye sor-du. Hâricîler: “Tahmîn ediyoruz” diye cevâb verdiler. İmâm: “Zannın çoğu günahtır. Günah ise sizin na-zarınızda küfürdür. Öyleyse küfürden tövbe edin” dedi. Hâricîler: “Sen de küfründen tövbe et” dediler. İmâm yine: “Her türlü küfürden ben tövbe ediyorum” dedi. İmâm’a karşı gelen düşmanlar: İmâm iki kere küfürden tövbe etti dediler ve bu sözü hîle aracı yapıp gerçekten saptırarak halka yaydılar.
Sayfa 234 - undefinedKitabı okudu
İmam-ı Azam Ebu Hanife zamanında onu sevmeyen ve ona buğzeden muhaliflerinden bir tanesi, talebelerinin ve sevenlerinin huzurunda onu cevapsız bırakıp mahcup etmek için aldatıcı bir soru hazırladı. Ve büyük imamın bulunduğu meclise gelip bu aldatıcı ve karmaşık soruyu sordu. -Bir adam var ki onun kamil bir Müslüman olduğuna herkes şehadet eder,
Sayfa 171Kitabı okudu
Babam vefat ettiğinde küçük bir çocuktum. Annem beni bir elbise temizleyicisinin yanına teslim etti. Fakat ben oradan kaçarak Ebu Hanife’nin derslerine katılıyordum. Annem beni takip ediyor, beni oradan yakaladığında elimden tutup tekrar ustamın yanına götürüyordu. Sonra ben bu işte anneme muhalefet ederek, Ebu Hanife’nin yanına gittim. Nihayet annem gelip Ebu Hanife’ye şöyle dedi:  – Bu çocuk öksüzdür, hiçbir varlığı yoktur. Sadece ip örerek kazandığım parayla bir şeyler alıp ona yedirebiliyorum. Ama sen onun bana olan terbiyesini bozdun.  — Anlamıyor musun ey kadın? Bu çocuk ilim öğreniyor. İleride öyle bir zaman gelecek ki, firuze tabaklarda fıstık yağıyla yapılmış paluze (bir çeşit tatlı) yiyecek! Nihayet kadılığım sırasında, Harun Reşit’in yanında olduğum bir gün, bana firuze tabakta paluze tatlısı getirildi. Halife Harun Reşit dedi ki: – Bu tatlıdan ye. Çünkü bu her zaman bizde yapılmaz. — Bu nedir ey müminlerin emiri?  — Bu, paluzedir. — Ben gülümsedim. O bana sordu: – Niçin gülümsüyorsun? — Bir şey yok. Allah size uzun ömürler versin. — Hayır, mutlaka bana sebebini söylemelisin.  Ben de Ebu Hanife’nin bir zamanlar anneme söylediği sözleri halifeye anlattım. Harun Reşit bana dedi ki:  – “İlim, kişiyi dünya ve ahirette yüceltir. Allah Ebu Hanife’ye rahmet eylesin. O, baş gözüyle görülmeyeni akıl gözüyle görürdü.”
Sayfa 133 - Imam Ebu Yusuf'un bir kıssasıKitabı okudu
Resim