Attila: Adın ne?
Metropolit: Kurt.
Bu cevap karşısında Attila'nın içinde hayvanlara kutsiyet atfeden eski Hun gelenekleri uyandı.
Hun milletinin hayvanlardan uyarladığı totemlerden biri de kurttu. Hun Hakanı, hayvanlardan korkmuyordu. Onun korktuğu, hayvanlardan çok, hayvan ismi taşıyan insanlardı.
(Hun geleneğinin içinde uyandırdığı maneviyatla bir kiliseyi ilk kez yağma ve tahribattan vazgeçti Attila. Tabii dar meydanlarda Hun askerlerinin savaş becerilerinin zayıfladığını tecrübe ettiği için de olabilir.)
O savaş adamı değildi. Şimdiye kadar kazandığı başarıları askerî zaferlere değil, siyasî etkinliklere dayanıyordu. Attila bir diplomattı, general değildi. Onun dehası, büyük tasarılar kurmaya, uzun vadede sonuç alınacak siyasî düzenlemeler yapmaya elverişliydi. Ne var ki Attila'da büyük askerlere has olan meziyet, savaş meydanında bir anda emin ve kati surette durumu görüp derhâl karar vermek yeteneği yoktu. Attila, bu dakikada anlıyordu ki, aslında arkasında sürüklediği kuvvet onu sürüklemekte, hatta kendisini ezebilecek bir düzensizlik göstermekteydi.
Attila hakkında bilgiler ve Döneme ait Türk ve Romalıların Siyasi durumlarını işleyen güzel bir eser... Hacmi çok fazla değil ama ön bilgi olması açısından okunabilir...
kitabı beğenmedim. son sayfalara yakın, yarıda bıraktım hepsini okumadım. olaylar birbirinden kopuk ve anlamsızdı. daha önce Türk Tarihi hakkında bir çok kitap okudum, ilk kez bu kitabı ve olay örüntüsünü beğenmedim.