"Bir tek tutkum var, onca acılar çekmiş ve mutluluğu hak eden insanlık adına aydınlık tutkusu; bu eteşli protesto ruhumun çığlığından başka bir şey değildir."
19. yüzyılda yazılmış klasiklerden özellikle de Fransız Edebiyatından aşina olduğumuz bir konu Dreyfus Davası: Yahudi bir asker olan Alfred Dreyfus, askeri sırları Almanlara satmakla suçlanıyor. Yahudi düşmanlığının körüklendiği ve halkın kışkırtıldığı dönemde, vatanseverliğiyle övünen halk üzerinde bu olay büyük infial yaratıyor.
Emile Zola ise,
Adalet yanılırsa ne olur, yanılan adalet yanıldığını kabul etmezse neler olur? Aynı adalet yanılarak kaç cana işkence etti, kürek cezasına çarptırdı, giyotine yatırdı ya da darağacında sallandırdı. Peki bunları geçelim. Adalet yanıldığını kabul ettikten sonra neler olur? 15 yıl, 25 yıl ömür kaybı, itibar kaybı. İşte o anlarda özür neyi geri getirir. Adalet hep eşit kollu bir terazi ile simgelenir. Ayarı bozulursa, kaldıramayacağı yüklerin altında dağılmaz mı terazi?
İmrenerek okudum. Bir insanın hayatını kurtarmak için kendi hayatını, geçmişini ve geleceğini ortaya koyarak savaş vermiş bir insanın bu davasını okuduğum için çok şanslıyım. Yüksek mercilerin kendi çıkarları için insanları mahkum etmeleri, insanların dinlerini özgür yaşama haklarının söz konusu olmadığı, adalet sisteminin doğru bir şekilde işlemediği (adalet sistemi hiçbir zaman doğru işlemedi.) dönemleri anlamamızı sağlayan bu hayatı okumanızı, araştırmanızı tavsiye ederim.