Yine Bookchin ve yine harika bir eser.
Doğa'nın bir manifestosu olsa bu kesinlikle Bookchin'in eserleri olurdu.
İnsan için ''yeniden'' doğaya dönüşün zorunluluğunu, yine insanın yapmış olduğu tehlikeli gidişatın ve bu yolun sonunda doğanın yok oluşunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği bir eser bu. Özellikle ikilikler üzerinden yürümüş yazarımız bu eserinde. bildiğimiz doğal evrim sürecinin yanına insanın kendi yarattığı suni evrimi, bildiğimiz doğanın yanına insanın yarattığı suni doğayı, doğadaki bildiğimiz tehlikelerin yanına insanın yarattığı (nükleer, biyolojik silahlar) suni tehlikeleri koyarak suniliğin doğallığın yerine nasıl geçmeye başladığını, insanın artık bu sunilik içinde nasıl başkalaştığını, doğanın yok oluşuna giden bu yolun neden terk edilmesi gerektiğini ve bunun sorumlularının kimler olduğuna dair çok ama çok önemli analizler barındırıyor.
Ekolojist düşüncenin önemli isimlerinden olan Bookchin, insanın doğanın üstünde bir canlı olarak değil doğaya bağımlı bir canlı olduğunu hatırlatarak kendi türünden bir canlı olan dişisine dahi baskı ve ayrımcı davranan ''insan'' yok oluşun tek sorumlusu olarak adlandırılıyor. Keza doğa ve hayvana karşı nasıl davrandığını anlatmaya gerek yok. Vahşi doğa diyerek bütünüyle dışlıyor zaten hayvan alemini... ''İnsan'' olarak nitelendirilen zihniyetin ırkçı, faşist, ataerkil, kibir ve ego merkezci ölü bir canlı türü olduğunu herkes anlamıştır diye düşünüyorum.
İnsana rağmen insan için mücadele eden ve haklılığı her satırda ortaya dökülen Bookchin'İ mutlaka okuyun hatta bu değerli ismi anlayın derim, geleceğiniz için...