Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Murray N. Rothbard

Murray N. RothbardÖzgürlük Arayışları yazarı
Yazar
7.8/10
36 Kişi
165
Okunma
35
Beğeni
2.761
Görüntülenme

Murray N. Rothbard Sözleri ve Alıntıları

Murray N. Rothbard sözleri ve alıntılarını, Murray N. Rothbard kitap alıntılarını, Murray N. Rothbard en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... çünkü enflasyon devletin, halkın kaynaklarına el koyabilmesinin güçlü ve sinsice bir yolu, vergilemenin ise daha az acılı ama çok daha fazla tehlikeli bir formudur.
Sayfa 50
"... her ne kadar en büyük sayının mutluluğunun daha az sayı içinde olanlar üzerinde neden ikna edici olması gerektiğinin rasyonel açıklamasını yap­mada yetersiz kalmış olsalar da en fazla sayının en büyük mutluluğu elde etmenin bir toplumsal hedef olduğunu sürekli dillendirirler."
Sayfa 208 - Felix Adler, "The Relation of Ethics to Social Science"
Reklam
İktisat, insanların aralarındaki ilişkiler hakkında oldukça önemli gerçekleri ortaya koymuştur: İnsanın hayatını sürdürmesi ve gelişmesi için sadece üretim yeterli değildir, mübadele de gereklidir.
Sayfa 39
İnsanların kendi tabiatlarının işleyiş kanunlarını ihlal etmek için -örneğin okyanusu tek bir zıplamayla geçememe­leri gibi yeterli güce sahip olmamaları nedeniyle özgür irade sahibi olmadıkla­rını söylemenin absürt olduğunu biliyoruz.
Sayfa 46
Savaş ile, devlet gerçekten kendi­sini gerçekleştirir: kudret, saygı, onur, ve, ekonomi ve toplum üzerinde mutlak hakimiyetinin pekişmesi. Toplum, sözde düşmanlarını öldürmeyi isteyerek, resmi savaş mücadelesine muhaliflerin kökünü kazıyarak ve onları sindirerek, sözde kamu çıkarı için gönül rahatlığıyla doğruya ihanet ederek, bir sürü haline gelir.
Sayfa 87
Alışıldık şekilde şiddet kullananlarına ilave olarak, sendikaların tüm teorisi derinden kusurludur. Onlara göre işçi bir şekilde işinin "sahibidir" ve bu nedenle bir işverenin grev yapan işçileri sürekli olacak şekilde işten çıkarması yasa dışıdır. "İşin sahipliği" tabi ki işverenin istediği herhangi birisini işe alma veya işten çıkar­ma şeklindeki mülkiyet hakkının açık bir ihlalidir. Hiç kimsenin gelecekteki "bir iş için hakkı" yoktur; kişi sadece sözleşme yaptığı ve gerçekte çalıştığı iş için hakka sahiptir. Hiç kimsenin işvereninin cebine ilelebet elini atma "hakkı" yoktur. Bu bir "hak" değil, fakat başka insanların mülkiyetine yönelik sistematik bir hırsızlıktır.
Sayfa 129
Reklam
NE DUSUNDUGUNUZU OGRENMELIYIM ACILEN!!!
Son zamanlarda keşfedilen bir başka "bastırılmış sınıf" da kadınlar olup, siyasi temsilcilerin her zaman yarıdan fazlasının erkekler olması gerçeği de kadınların bastırılmış olmasının açık bir kanıtı olarak kabul edilmektedir. Siyasi kongrelerin delegeleri partinin aktif üyeleri arasından seçildikleri ve de, kadınlar siyasi alanda
sayfa 7-8, liberte yayınları
Halkı devletin iradesine bağlamanın başka bir güvenli ve samimi yöntemi de, insanlara suçluluk duygusu aşılamaktır. Özel refahtaki her artış "vicdansız açgözlü­lük," "maddecilik" veya "aşırı servet'' olarak; kar elde etmek "sömürü," veya "tefe­cilik" olarak; karşılıklı yarar getiren mübadele ise "bencillik" olarak lanetlenebilir; böylelikle özel sektörden "kamu sektörü"ne daha fazla kaynak aktarılması sağlan­mış olur. Suçluluk aşılama insanları tam da bunu yapmaya daha hazır hale getirir. Çünkü, tek tek kişiler "bencil tamah"a teslim olurken, devleti yönetenlerin müba­dele yöntemini kullanmamaları onların daha yüksek ve asil davalara adandıkları­nın işareti olarak görülür; başka bir deyişle, asalak yağmacılık, barışçı ve üretken çalışmaya göre ahlaki ve estetik olarak yüce bir haslet haline gelir.
Sayfa 45
Kalpazanlık besbelli ki enflasyonun bir diğer adıdır. Her ikisi de standart altın ya da gümüş olmayan ama aynı şekilde işlev gösteren yeni "para" yaratma sürecidir. İşte burada dev­letlerin niçin tabiatı gereği enflasyonist olduğunu görmekte­yiz: çünkü enflasyon devletin, halkın kaynaklarına el koya­bilmesinin güçlü ve sinsice bir yolu, vergilemenin ise daha az acılı ama çok daha fazla tehlikeli bir formudur.
Fakat gerçek problem "ekonomi aptaldır" yaklaşımıdır. Uzun vadede ekonomi sembolizme, heyecaniara ve radikal değişikliklere üstün gelir. Sendikalar sadece sendikanın işgücü arzını kontrol edebildiği bir piyasa ekonomisinde başarılı ola­bilir: yani çalışanların sayısı az ise ve oldukça vasıflı iseler ve böylece kolaylıkla yerlerine yenileri konamazsa. Oysaki göçmen tarım işçileri neredeyse tanım gere­ği fazla sayıdadır, sürekli artmaktadır, sürekli yer değiştirmektedir ve bu nedenle "kontrol edilemez" bir arz özelliğine sahiptirler. Vasıflarının düşük ve sayılarının fazla olması nedeniyle kolayca yerlerine başkaları konabilir. Göçmen tarım işçilerinin düşük ücreti onların "sömürüldüğünün" (bu terim ne anlama geliyorsa) bir işareti değildir, fakat tam olarak onların düşük vasıflı ol­duğunun ve kolayca yerlerine başkalarının bulunabileceğinin bir işaretidir. On­ların "sömürülmesine" gözyaşı dökme eğiliminde olan bir kimse kendisine bu işçilerin niçin Meksika'dan ABD'ye mevsimsel olarak bu işlere girmek için göç ettiklerini sorsunlar. Cevap tüm bu işlerin göreceli olduğudur: Amerikalılar için "düşük ücret" ve sefil yaşam şartları olarak adlandırılan şey Meksikalılar için (daha doğrusu her yıl bu seyahati yapmayı tercih eden vasıfsız Meksikalılar için) yüksek ücret ve iyi şartlardır.
Sayfa 132
Reklam
Biyolojik gerçekliğe karşı eşitlikçi isyan, önemli olmakla birlikte, aslında daha derin bir isyanın yalnızca bir altkümesidir: bizzat gerçekliğin ontolojik yapısına karşı; "doğanın düzeninin ta kendisine" karşı; aynı şekilde, evrene karşı isyan.
Sayfa 12 - liberte yayınları
Fiyatlar yükseldiğinde insanlar ilk önce şöyle düşünürler: "Bu pek normal değil, herhalde acil bir durum söz konusu. Alacağım şeyleri erteleyeyim de fiyatların tekrar eski haline gelmesini bekleyeyim." Bu, enflasyonun ilk safhasındaki genel tutumdur. Bu kanı fiyat artışını dizginleyerek enflasyonu da gizlemiş olur. Çünkü para talebi yükselmiş olmaktadır. Lakin enflasyon ilerledikçe insanlar fiyatların, kalıcı bir enflasyo­nun etkisi altında devamlı olarak yükselmekte olduğunu fark eder. Bu durumda insanlar "fiyatlar 'yüksek' ama ben yine de şimdi alayım çünkü fiyatlar daha da yükselecek" diye dü­şünmeye başlar. Bu safhada para talebi azalmaya başlar ve fiyatlar para arzındaki artışa oranla çok daha fazla yüksel­meye başlar. Bu noktada genellikle devlet yükselmekte olan fiyatların yol açtığı "para kıtlığını rahatlatmak için" müdahale etmeye davet edilir ve bu fiyat artışını daha da hızlandırır. Bir süre sonra ülke bu yapay büyümenin patlama anına ula­şır ve insanlar "elimdeki sürekli değer kaybeden bu paradan kurtulmak için ne olursa olsun bir şeyler satın almalıyım" diye düşünmeye başlar. Para arzı birdenbire fırlar, para talebi dibe vurur, fiyatlar astronomik olarak yükselmeye başlar. İnsanlar vakitlerinin çoğunu paradan kurtulmak için yeni yollar bul­maya ayırdığı için üretim sert bir şekilde düşer. Parasal sistem fiilen çökmüş durumdadır ve ekonomi başka paralara yöne­lir. Eğer tek bir ülkeyi ilgilendiren bir enflasyon ise bu yabancı para yahut başka madenler olabileceği gibi takas şartlarına geri dönüşü bile içerebilir. Parasal sistem enflasyonun etkisiy­le çökmüş durumdadır.
Bu saçma ideal-insanın "her şeyi yapabilmesi"-ancak şu şartlarda olabilir: (a) herkes her bir şeyi çok berbat yapar, veya (b) yapacak sadece çok az şey vardır, ya da ( c) herkes mucizevi bir şekilde bir süpermene dönüşmüştür.
Sayfa 177
İlkel kabile insanı veya rençberin, kendi varlığını sürdürebilmek için çok sayıda farklı bir dizi işle uğraşmak zorunda olduğundan, herhangi bir özel ilgisinin sonuna kadar peşinden gitmeye ne zamanı vardır, ne de kaynağı. En iyi olduğu veya en çok ilgisini çeken şeyi geliştirmek için uzmanlaşmaya fır­satı yoktur. İki yüzyıl önce, Adam Smith işbölümünü geliştirmenin herhangi bir ekonomiyi en ilkel geçimlik düzeyi üzerine çıkarmanın anahtarı olduğuna işaret etmiştir. Hangi türden olursa olsun, gelişmiş ekonominin bir gerek koşulu olarak, işbölümü aynı zamanda herhangi bir medeni toplumun gelişebilmesinin de ön koşuludur.
Sayfa 170
İşgücü de dahil herhangi bir üretim faktörüne olan talep o faktörün üretkenliği ile, çalışanın (veya çimento torbasının ya da arazi dönümünün) üretim havuzuna getirmesi beklenen gelirin miktarı ile belirlenir. Fabrika ne kadar verimli ise işve­renlerin talebi o kadar artar ve fi yatlan veya ücretleri de o kadar yüksektir. Ame­rikalıların işgücü Tayvanlılarınkinden daha yüksektir, çünkü çok daha üretkendir. Onu üretken yapan şey nedir? Kısmen işgücü, hüner ve eğitimin karşılaştırmalı niteliği. Ancak farkın çoğu emekçinin kendisinin kişisel vasıfları ile ilgili değil fa­kat genelde Amerikalı çalışanların Tayvanlı eşdeğerlerinden daha fazla ve daha iyi sermaye yatırımı ile donatılmış olduğu gerçeği ile ilgilidir. İşçi başına olan sermaye yatırımı ne kadar çok ve ne kadar iyi ise, ücret de o kadar fazladır. Kısaca, eğer Amerikan ücretleri Tayvanlılarınkinin iki katı ise bu Amerikalı emekçilerin daha yoğun şekilde sermaye ile desteklenmesinden dolayıdır, daha iyi ve daha fazla gereçle donatılmasındandır ve bu nedenle ortalama olarak iki kat daha üretken olmasından dolayıdır. Bu nedenle bir anlamda, kişisel vasıflarından dolayı değil fakat tasarruf sahiplerinin ve yatırımcıların ona daha iyi araçlar sağlamasından dolayıAmerikalı işçilerinin Tayvanlılardan daha fazla üretmesinin "adil" olmadığını düşünüyorum. Ancak bir ücret sadece kişisel vasıflarla değil fakat aynı zamanda nisbi azlık ile de belirlenir ve ABD'de sermayeye nazaran işçi Tayvan'da olduğundan daha kıttır.
Sayfa 301
397 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.