1969 Yahyalı/Kayseri doğumlu. 1993'de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni, 1996'da aynı üniversitenin "Tasavvuf Tarihi" bilim dalındaki Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Üniversite sonrası Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nde bir süre öğretmenlik, özel radyoların yaygınlaştığı dönemde radyo programcılığı ve bir süre Samanyolu TV'de Gülbeste isimli tasavvuf müziği programı yaptı.Okul yıllarında başladığı müzik faaliyetlerine "Marmara Üniversitesi Tasavvuf Musikisi Korosu" ile devam etti ve ilk albümünü Göçtü Kervan isimli çalışmasıyla1990 yılında gerçekleştirdi. Tasavvuf neşvesini kendi söz ve besteleriyle yaptığı daha sonraki albümlerine de taşımaya çalıştı. Yitik Sevda, Yed-i Beyza, Dem Bu Dem, Aşka Dair, Ahuzar, İnleyen Bir Nâyım, Selam Sana isimli albümleri sanatçının en çok bilinen çalışmaları arasındadır. Farklı dergilerde yayımladığı yazılarını ilk kitap olarak Aşk Kağıda Yazılınca'da topladı. Evli ve iki çocuk babası olan Mustafa Demirci, halen müzik çalışmalarını Beyza Müzik Yapım'da sürdürmekte ve yazmaya devam etmektedir. Kitapları: Aşkın Hükümranlığı (2003) Aşka Kağıda Yazılınca (2004)
"Âh" kelimesinde, üst üste iki "A" harfi mevcuttur. Bunlar ebced hesabına göre;
bir+bir=iki eder.
"H" harfi de yine aynı hesaba göre beş rakamını gösterir.
O halde; AAH= yedi yapar ki,
Aşkların derinden çektikleri "AAH", gönlün yedi kat semasından gelmektedir.
İşte bu yüzdendir yakıcılığı...
"Bir sızı var kalbinde; Allah(c.c) sevgisinden gayrı şeylerin dindiremediği... Bir açlık var içinde; O (c.c)' nun zikrinden başkasının doyuramadığı... Bir susuzluk var dudağında; O (c.c)'na yakarış dışındakikerin gideremediği..."
[Abdullah bin Mübarek -r.a-]
İnleyen nağmeler, ruhumu sardı.
Bir rüya ki,aşk dolu şarkılar vardı.
Uçan kuşlar, martılar.
Yeşil,tatlı bir bahar.
Gülen şen sevdalılar vardı.
Arzular orada zevk oradaydı.
Bir deniz ki aşk dolu dalgalar vardı.
Firkatin nârîyle gönlüm yan olur, püryan olur
Varlığın zevk-û sefadır, yokluğun giryan olur
Ay yüzün gören gözlerim mest olur, hayran olur
Yakma ey can, yakma kalbim, ateş-î suzan olur...
Firkatin nârîyle gönlüm yan olur, püryan olur
Varlığın zevk-û sefadır, yokluğun giryan olur
Ay yüzün gören gözlerim mest olur, hayran olur
Yakma ey can, yakma kalbim, ateş-î suzan olur
Dem bu demdir, dem bu demdir
Dem bu demdir, dem bu dem
Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb
Olmadım bir lahzâ rahat geçti devrânım benim
Müptelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine
Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim
Yok teselliden nasibim vermeyin zahmet bana!
Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim
Kan tutar sen her bakışta kastedersen cânıma
Hayran olunacak bir hayat... Aşkla dolup taşan önce Mevlana sonra Mevla aşkıyla dolan ve nice gönüllere bu muhabbeti atan bir muhabbet fedaisi Yaman Dede. Aşkını , sevdasını yıllarca gizli yaşamak zorunda kalan , camilerde namaz kılmayı , secdelerde Allah ile buluşmayı hasretle bekleyen bir Hak sevdalısı. Onu okudukça hayran olmamak, sonra kendi hayatına bakıp haya etmemek imkansız. Sevdasına gıpta ile baktığım , aynı çağda yaşamayı talebesi olup onun dilinden Mevlana'yı dinlemeyi öylesine isterdim ki. Rabbim cennetinde kavuştursun inşallah. Kitap Yaman Dedenin hayatını sıkmadan akıcı bir üslupla anlatmış. Tavsiye eder hissedar olmak dilerim
Yaman DedeMustafa Demirci · Bilge Kültür Sanat · 201625 okunma
Kitap; Yaman dedemizin ozet bir hayat hikayesini iceriyor, yasadigi zorluklar ve esi ve kizi incinmesin diye muslumanligini tam olarak yasamayasini veya saklayarak yasamasini anlatiyor. Hz, Mevlana'dan Mevla'ya uzanan bir surec. Bizi de yakti...
Hazreti Mevlana Celaleddin Rumi der ki:
Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur?
Görmeyince tükenseydi sevgiler, insan varlığı boyunca görmediği Rabbine böylesi muhabbet duyar mıydı!