Benim evime gelirken, şimdi beni kendi evlerine taşıyan torunlarının arasına gelirken sen de böyle çaresiz miydin?
Canın acıdı mı bu kadar, senin de anne?
... saçlarım ağarmış , tel tel olmuş, omuzlarım da gözlerim de çökmüş. Yıllar mı var toprağa? Var mı? Ne zaman bileceğim olmadığını? Artık olmadığını . Bilecek miyim bir gün?
Zira hızla giden tramvay, gidemeyen otobüs, dolmuş, yanıp sönen trafik ışıkları, belirli, bölünmüş zamanlardan gelmiştim. İşte bu nehrin dibi gibi zamanla oturup çökecektim.
Şehirde kasabayı, kasabada şehri düşünmekten alıkoyamaz kendini insan. Bir yerden bir yere geçmekle değiştirebileceğimi sandığım zihnim, kaldığı yerden devam ediyordu.
Ali , Gülizar in gitmesine göre ayarlıyordu herşeyi. O evine dönüyor , Ali suskunluğuna çekiliyor, sıcak yaz akşamlarında bir türlü batmayan güneşin yerini geceye bırakmasını beklerken yine onu düşünüyordu.
Bataklık. Varlığıyla yokluğu arasında bilinmezler olan Bataklık. Titreyen kumlardan çok uzakta , zeminde balçık. Ejder ağzında kıvılcımıyla ta ötede duruyor. Başka nerde , başka her yerde ejder.