Geçenler geçip gitmiştiler. Sesli , hareketli zamanları da olmuştu bu duvarlar arasındaki boşlukların. Leyla tek başına dolduramıyor bu yüz kırk metrekare evi.
İnsana yaşadığını, sonbahar olduğunu , mevsimler dönerken hiçbir şeyin ölmediğini, yalnız döndüğünü, hep döndüğünü hissettiren, saran sarmalayan bir duygu almıştı içini.
Bir yerlerde dolaşmak, bir yere gitmek için hiç acelesi olmasa da insanın, o sürekli akıp giden, koşturan güruha karışıyor, adımlarını sıklaştırıyordu.
Şehirde kasabayı, kasabada şehri düşünmekten alıkoyamaz kendini insan. Bir yerden bir yere geçmekle değiştirebileceğimi sandığım zihnim, kaldığı yerden devam ediyordu.
Duruyordu işte insan bir yerde. Ayaklarının dibinde boşluklar açılıyor, gökyüzünden geçen bir uçak, bembeyaz iziyle ve sesiyle, dünya denen her şeyi ortasından ikiye bölüyordu.