Öylesine derin ve güzeldi ki..
Devrin Savaş çanlarını çalma niyetinin yüzsüzlüğü bu iki yüreği aşk ile yanmış insanı nasıl bir araya getirdi?
Tebrizli, diyar diyar gezen bir halı tüccarının biricik tacir oğlu, Setterhan. Sevdiği kadını zerdüşti bey oğlu ile kaçar..Nice dir dokunmaz, yapamayacağını, vebalin altında kalacağını bilir ne de olsa. Ama ahalisine söz geçirmek ne mümkün.. Bıraksa lar ya.. Olmadı.. Ardında tüm geçmişini bırakarak kaçtı Tahtı Süleyman dan..
Öte yanda Trabzon'un inci tanesi Zehra...Abisini ve sevdalısını Balkan savaşında yitirip ninesi ile muhacir olup Yerini yurdunu terk edip, İstanbul'a sığınır.. Elbet bir gün bitecek bu savaş..Zaman gideni geri getirmese de yaşamak herşeyden daha ağır basıyor..
Ve bir de geçmişin silinen ve bilinmeyen yüzünü, zaman mekan kavramı arasında gidip gelerek bize yaşatan 3.kuşaktan bir misafir var. Her sayfası, farklı inançların oluşturduğu kültürel zenginlikleri, farklı farklı ülkeleri, savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatları tekrar tekrar içime işledim. Ta en derinlerime.. En acısı heybesinde kırık kafiyeleri kalan İsmail.. İhtilalin ortasında kalan akıbeti bilinmeyen Sofia..ve adı geçmeyen niceleri. Tüm bunların üzerine daha ne anlatabilirim ki..
