Yolu yarı etmişsen korkma,
Yaş elliyi aşmışsa aldırma,
Artık yaşasan da olur yaşamasanda;
Çünkü alışmışsındır varlığa da yokluğa da...
Bir düş fırtınası götürür seni
Uzak ülkelerin bahçelerine,
Orada ararsın geçmiş günlerini
Dünya sanki daha mı sevimli ki?
Eğer aşkları, çocukları, bulutları
Rüzgârları ve mavisi de olmasa,
Böylesine donuk, aldatıcı kahrı
Çekmeye değer mi ki?
Kaldırımlar bizim olan izleri mi yitirdi?
Geçmiş yılların buruk tadı neredeydi ki?
Yağmurdan sonraki sakin bir günün bitiminde
Islak öpücüklerin mi serinliğindeydi?
Rüzgârın getirdiği
Bir bulut parçası,
Birkaç damla yağmur..
Günlerin getirdiği
Sonu gelmeyen düşünceler,
Yarınlarla dolup-taşan ümitler..
Yılların getirdiği
Ağır ağır solan renkler,
Saçlarda biriken beyaz teller..
Sevgilinin getirdiği
En güzeli ömrün,
Eğer dönüşü olmazsa bir gün.
Sen de Mayısın
En ılık bir gününde,
Rüzgârın,
Hafif hafif estiği,
Yağmurun,
Doğayı güzelleştirdiği,
Gözün,
Kederinden, sevincinden
Çözüldüğü bir anda
Çıkıp gelmiştin;
Ve hayat ne güzel
Ne güzel demiştin..
Evet, hayat güzeldi
Senin yanında,
Başım, göğün mavisine değerdi..