Harem-i Hümayun ecnebilerin hayallerinde tasavvur ettikleri şekilde bir zevk-ü sefa âlemi değildi.Bilakis pek sıkı bir an'aneviye ve protokolde tabii bir saraydı..... Lakin ecnebiler, Müslümanlara karşı ebedî bir nefret beslediklerinden ve İslâm halifesini rezil etmek için Harem-i Hümayun 'ı eşsiz bir nimet olarak görüyorlardı.
Mislimelek Hanım
En iyi tahsili ve terbiyeyi alan cariyeler böyle ecnebilerin tasvir ettikleri çaşnigir vaziyette salonlarda ve bahçelerde yastıklara serilip havuzlarda alem etmiyorlardı.
"Sultan Hamid yalnız devleti ve milleti için bu tahtı işgal etmiştir. Kayınpederim olmasa idi, memleketimiz daha evvel tarihe mal olmuş bulunurdu. Bu hakikati kabul etmek boynumuzun borcudur. Bunu inkar edenler ise nankördür. Ben bu aziz hükümdarın gelini olarak on seneyi aşkın bir süre sarayında ikamet ettim. Bütün hususiyetlerini bilirim. Bu sebeple hariçten bir eşhasın hünkârı tanımış gibi hallerle bir şeyler yazıp millete takdim etmesini de hiç anlayamıyorum."
Mislimelek Abdülkadir
Ecdadımın kanını bilhassa asil kılan adalet, tevazu, hürmet ve namustu, bunlardan aciz olan şahısların yaptıklarından utanma gibi bir hissiyatı olmaz. Bilakis yaptığını dahi haklı ve kabil bulur.
Sohbetleri Fransızca lisanında yapardık. Zaten o tarihlerde Fransızcadan başka bir lisan kullanılmazdı. Ecnebi lisanlarından yegane Fransızca sarayda genellikle öğretilirdi. Diğer lisanlar yalnızca yetenekli talebelere öğretilirdi ki bunlar İtalyanca, İngilizce veya Rumca gibi lisanlardı. Fakat Fransızca bilmek mecburi idi. Çocukluğumdan bu yana Fransızca dersi aldığım için bu lisana maliktim.
Kitap, Sultan II. Abdülhamit'in gelini ve haznedarı Pakize Mislimelek Hanım'ın, istibdat ve meşrutiyet dönemleri ve ailesinin sürgün yıllarındaki yaşamlarına iliskin anılarını içeriyor. Kitap da harem hayatı ve saray protokolü ilgili detaylı bilgiler mevcut. Haremin padişah ve çoçuklarının, eşlerinin ve hizmetkarlarının yaşadıği yer olduğunu bilmekte fayda var. Zira harem deyince akla cariyelerin yasadığı bir yer geliyor. Konu Osmanlı Hanedanı olunca pek tabi kitapta bir çok isim geçiyor. Ayrıca saray da müsrifliğin ne boyutlara geldiği ve bol keseden herkese nasıl rütbe ve nişan dağıtıldığı da anlatılıyor.
Kitabın sürgün yıllarını anlatan bölümünü okurken duygulandım. Sultan Hamit sevilir sevilmez bu ayrı bir konudur ancak kızının Nazi Kampında ölmesi, oğlu Abdulkadir Efendinin ise Sofya'da müttefik bombardımanı nedeniyle ölmesi tarihimiz için kötü hatıralardır.
Mislimelek Hanım'in anılarını yazması önemli bir hadisedir maalesef tarihimizdeki önemli kişilerin ve maiyetindekilerin bir çoğu anı yazmamışlar ve günlük tutmamışlardır.