127 syf.
·
1 günde
·
Beğendi
·
10/10 puan
Kadın...
Gerçekten çok çaresizim… Kitabı iki saat kadar sürede bitirdim. Nasıl bittiğini bile anlamadan. Üstüne kaç defa daha içini karıştığımı, üstüne düşündüğümü bilmiyorum. Üç gündür ruhum inanılmaz yorgun. Bir şeyler yazmalıyım diyorum ama ne yazsam eksik kalacak sanki. İlk kez bu kadar yoğun yaşıyorum bu duyguyu. Kafamdakileri toparlayabilmeyi dileyerek başlıyorum…
Son üç gündür ben, ben değilim. Ben Firdevs'im, ben Ayşe'yim, ben küçük yaşta o pis ellerin dokunduğu küçük Leyla'yım, daha 8'ne varmadan ergin sayılan hatun kişi olan kadın Ünzile'yim… Çocukken tacize uğradım, okutulmadım, evlendim kocamdan dayak yedim, yetmedi hırsıyla birlikte dayağının ardından tecavüze uğradım. Dışarıda hor görüldüm, ne sesim duyuldu ne fikrim! Görülen tek şeyim bedenim. Sadece bir beden. İhtiyaç görünmekten öteye gitmeyen. Hizmetten öteye gitmeyen. Köle bir beden. İçinde sıkışıp kalmış bir ruh. Tüm kadınların acısını yüreğini paramparça ederek hissetmis biriyim yalnızca şimdi. Elinden hiçbir şey gelmeyen sadece bomboş bakarak bir şeylerin değişmesini dileyen bir kadınım. Tıpkı diğer kadınlar gibi…
Bilenler bilir bu toplumsal konularda ve kadınla ilgili olan her konuda biraz hassasım. Bununla da gurur duyuyorum -her ne kadar çoğu zaman göze batsam da-. Daha önce incelediğim Galeano’nun Kadınlar kitabında ağırlıklı (#31664853 ) , diğer birkaç kitabın incelemesinde de bu konulara değinmişliğim var. Bu konu benim hassas yaram. Bir nevi ameliyatlı yerim. Bunun böyle olmasında birçok etken var elbet,birçok kadın gibi benim de…
Muhteşem Gatsby’nin filmini izlerken bir söz beni vurmuştu. Gatsby’nin sevgilisi Daisy güzel bir kızı olduğunu söyledikten sonra “Bir kızın bu dünyada olabileceği en iyi şey bu; güzel küçük bir aptal.” demişti. Gerçekten bunun zihnime kazındığını söyleyebilirim. Bunu söylerken ki yüz ifadesi bile zihnimde... Bazen bilinçli olmanın gerçekten insanı çok yorduğunu fark ediyorum. Acaba hiçbir şeyin farkında olmayan aptal biri olmak nasıl bir duygu. Sonra düşüncemin tiksinçliğiyle kendime gelip bunun yaşamak olmadığını görüyorum. Sahi.. görerek, bilerek, acı çekerek susmak da aptallığa dahil değil mi? Böyle yaşamak da yaşamak mı?
Sıfır Noktasındaki Kadın, yazarımız Neval El Seddavi’nin nevrozlu kadınlar ilgili araştırma yaparken Kanatır Cezaevinde rastladığı bir kadın olan Firdevs’in hayat hikayesini anlatır. Kitabı bir kenara koyup yarın devam ederim düşüncesiyle masaya falan bırakamıyorsunuz, yanında çay kahve içeyim keyifle okuyayım gibi bir düşünce varsa kafanızda onu da atın. Kitabı okurken de bittikten sonra da keyif biraz size haram olacak, inanın. Bu kitap acı bir kitap, derin bir kitap. Rahatsız olacaksınız, olmalısınız da!
İçeriği hakkında bilgi vereceğim, uyarılır!
Firdevs çocukluğundan itibaren kadın olanlardan. Hani şu Aysel Gürel'in yazdığı insan dölü, Ünzile gibi. Küçücük çocukken hayvanlara bakıyor, ekmek yapıyor. Küçük birer köle olarak başlıyor hayatının yolculuğu. İlk başta amcası uzatıyor ona iğrenç ellerini. Hem de annesi ve babasından daha çok sevdiği amcası. Annesine nasıl dünyaya geldiğine dair sorular sormaya başlayınca bir ton dayak yiyor önce. Sonra annesi elinde jiletli bir kadını çağırıyor, sünnet ettiriyor kızını. Annesi! Almaya başladığı hazzı sorgulama yapmasına sebep olduğunu mu düşünüyor nedir bilmem. Elbet klitorisinden olan Firdevs sorgulama yetisinden de olmuyor. Fikrin önüne kimseler geçemez!
Okumayı çok istiyor bu yüzden şu ilk ellerini uzatan amcası, üniversite okuyan amcasının yakasına yapışıp okula gitmek istediğini söylüyor, anne babası ölünce de götürüyor amcası.
Ortaokul diplomasina sahip olan Firdevs için hayat, okulu bittikten sonra başlıyor. Amcası tarafından yaşlı iğrenç bir herifle evlendiriliyor. Daha küçücükken yemek yapıyor, tiksinç kocasına "karılık" yapıyor, dayağını yiyip susuyor.
"Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor…"
En sonunda evden kaçıyor dışarıda da başına gelmeyen kalmıyor ve en sonunda hayat onu fahişe olmaya itiyor. ...
Kitapta öyle vurucu yerler var ki okuduktan sonra ciddi anlamda uzunca düşündürdü beni. Başınıza aldığınız bir darbe sonrasındaki duraklama gibi bir etkiye sahipti bu cümleler…
Bir kadına yalnız olmayı öğütler gibiydi, tek başına olmanın en üstün olduğunu bir erkeğe hiçbir zaman sarılmamanız gerektiğini öğütler gibiydi. Feminizmi hissettiren öğreten bir kitaptı benim için.
Özellikle bu alıntı...
"Mesleğimin erkekler tarafından icat edildiğini, yeryüzündeki ve cennetteki her iki dünyayı da erkeklerin ellerinde tuttuklarını biliyordum. Erkeklerin kadınların bedenlerini satmaya zorladıklarını, en az para ödenen bedenin de eşlerinin bedeni olduğunu biliyordum. Bütün kadınlar öyle yada böyle, fahişeydiler"
Üzerine tek kelime dahi etmeyeceğim.
Yoruldum. Çok ama çok yoruldum. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini görüyorum çoğu zaman. Böyle geldik böyle gideceğiz galiba diyorum. Acıyor şuram…
Küçükken taciz, tecavüz edilen yavrulara,
Daha yeni regl olmaya başlamışken evlendirilen o kız çocuklarına,
Kocasının her hizmetini görüp dayak yiyen kadınlara, kocası tarafından tecavüze uğrayan kadınlara, yok sayılan kadınlara, ağlayan kadınlara, çaresiz kadınlara yazıyorum tüm bu yazdıklarımı.
N'olur susmayın!
N'olur kabullenmeyin!
N'olur ben buradayım, deyin!
N'olur yıkın çığlıklarınızla bu dünyayı! Sesinizi çıkarın! Size ayıp diyenlerin ne çirkefmiş diyenlerin suratına tükürün! Bunu yapacaklar size, o senin kocan döver tabii, diyecekler! Susmanızı böyle kabul etmenizi isteyecekler yapmayın! Acımasız olun size acımasız olanlara!
Yorgunum. Söyleyecek tek kelimem kalmadı artık bu düzene.
Yaşadıklarınızın karşılığını bulmaniz temennisiyle!
"Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
İnanır o sınırda dünyanın bittiğine
Ünzile insan dölü
Bilinmezlere gebe
Sırların mihnetini
Yükleyip de beline…"
youtu.be/DmvfQOJtiOE