Nicolo Barbaro

Konstantiniyye Muhasarası Ruznamesi yazarı
Yazar
8.3/10
4 Kişi
16
Okunma
0
Beğeni
938
Görüntülenme

En Beğenilen Nicolo Barbaro Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Nicolo Barbaro sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Nicolo Barbaro kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yine bu mayıs ayının yirmi altıncı günü gecenin saat birinde Türkler bütün ordugâhlarında büyük miktarda ateşler yaktılar, ordugâhta bulunan her bir çadır iki ateş yakmıştı. Bunlar pek büyük ateşlerdi ve bu ateşlerin şiddetli ışıkları dolayısıyla ortalık gündüz gibi aydınlanmıştı. Bu müthiş ateşler gece yarısına kadar devam etti. Bu ateşleri Türk beyi ordugâh için yaktırdı çünkü ordugâh halkına neşe vermek, zavallı şehrin tahribi yaklaşmakta olduğundan, şiddetli taarruza ve muharebeye hazırlanmak için yaktırıyordu. Ve bu ...ler, bu ateşleri yakarak, Türk âdeti veçhile haykırıyorlardı, o derecede ki sanki gökyüzü açılacakmış gibiydi! Bütün şehir dehşet içinde kaldı ve herkes ağlayarak, ...lerin bu şiddetli tehevvüründen kendilerini korumaları için Allah'a ve mukaddes Meryem'e yalvarıyorlardı.
sur altında şehit olan arkadaşlarının bedenini bırakmayan yeniçeriler.
Türkler ve bilhassa Türk beyinin askerleri olan yeniçeriler, döğüşmek için kara surlarının altına kadar geliyorlardı, ve içlerinden biri veya ikisi ölünce, o Türklerden derhal diğerleri geliyordu ve ölmüş olan bu Türkleri tıpkı domuzlar gibi omuzlarına alıp götürüyorlardı, ve kendilerinin kara surlarının yanında bulunmalarına ehemmiyet vermiyorlardı; fakat surların üzerinde bulunan bizimkiler; tüfek ve oklarla sırtında ölü türkü taşıyan türke ateş ediyor veya ok atıyorlardı, ve böylece her ikisi de ölü olarak yere yıkılıyordu; ve arkasından diğer Türkler geliyordu ve ölümden hiç korkmaksızın, yerdekileri alıp götürüyorlardı; surların önünde bir türk ölüsünü terketmek zilletine düşmemek için, içlerinden on kişiyi feda etmeği tercih ediyorlardı.
Reklam
İmparator çaresizliğin elinde
Şehre vasıl olunca yaptıkları şeyleri haşmetli imparatora arz ettiler ve Venediklilerin hiçbir donanmasını bulamadıklarını söylediler. O zaman haşmetli imparator, Venediklilerin kendisine yardım göndermediklerini görerek, teessürle hüngür hüngür ağlamaya başladı. İmparator bu vaziyeti görünce kendisini şefaatkâr efendimiz Hazreti İsa'nın ve onun annesi mukaddes Meryem Ana'nın ve şehrinin alemdarı efendimiz mukaddes Konstantin'in ellerine emanet etmeye karar verdi. Ve Hristiyanlığın düşmanı olan bu ... Türk'e karşı Hristiyanlık âlemi yardım etmek istemediğinden şehri onların muhafaza etmelerini niyaz eyledi.
kuşatma sırasındaki tarafların lağımcılarına dair.
Alman Yohann Grant, Türklerin birçok tünel teşebbüslerini bertaraf etmiş meşhur tünelci idi. Türklerin dehlizcileri Sırbistanlı idiler ki ekserisi Novoborda’lı idi.
macar urban ustanın döktüğü toplar hakkındadır.
Yine nisanın on birinci günü, Türk beyi emeline daha çabuk varabilmek için, toplarını kara surlarının karşısına, şehrin en zayıf noktalarına doğru yerleştirtti. Bu toplar dört mahalde yerleştirildiler; evvelâ haşmetli imperatorun sarayının karşısına üç top yerleştirildi; ve diğer üç topu da pigi ve diğer iki topu da Cresu kapısına koydurdu, ve diğer dört topu da San Romano kapısına yerleştirdi ki burası bütün o havalinin en zayıf kapısı idi. San Romano kapısına yerleştirilen bu dört toptan birisinin güllesi bin iki yüz libre ağırlığındadır; taşı on üç çeyrekliktir ki, güllenin düştüğü yere yapacağı müthiş darbeyi düşünün. İkinci topun güllesi sekiz yüz libre ağırlığında idi, taşı dokuz çeyreklikti; bu iki top bu Türk hânının elinde bulunan en büyük toplardır; diğer toplar daha küçüktür; beş yüz libreden iki yüz libreye kadar, ve daha aşağı ağırlıktadırlar.
İmparator, kuşatma öncesinde mali bakımdan darboğaza girmiş ve baronlarından kendisine borç vermelerini istemiş­ti. Fakat bunlar, paraları olmadığını ileri sürerek İmpara­tor'un isteğini geri çevirdiler. Buna rağmen Türkler şehre girdikten sonra yüklü miktarda para buldular. Örneğin bu soylulardan sadece birinin evinde otuz bin düka altın ele geçirdiler. Bunlar kuşatma arifesinde İmparator'a vergi koy­mak yerine kiliselerdeki gümüş kapları toplatıp eritmesini tavsiye etmişler, İmparator da dediklerini yapmıştı.
Reklam
Mayıs ayının yirmi ikisi, gece yarısı saat birde, Kontsantiniye'nin değerli imparatoru Konstantine'in iftihar ettiği Imparatorluğu'nun sona ermek üzere olduğunu söyleyecek olan tuhaf ve müthiş işaret gökyüzünde belirdi, İmparator­luk gerçekten de sonaerecekti. Şöyle oldu: Güneş battıktan sonra ilk saat içinde ay doğdu. Zaman, dolunay zamanıydı. bu nedenle tam bir daire olarak doğması gerekiyordu. Ne var ki ay, sanki üç günlükmüş gibi, sadece pek az bir parçası görünerek doğdu. Oysa hava açık ve bulutsuz, bir kristal kadar temizdi. Ay, dört saat kadar o biçimde kaldı ve sonra yavaş ya­vaş tam daire halini aldı. Gecenin altıncı saatinde dolunaya dönüştü. İmparator ve soyluları, yani biz Hıristiyanlar da, Türkler de bu olağanüstü işareti gördüğümüzde çok ra­hatsız olduk. Çünkü Bizanslıların inandıkları kehanete göre dolunay işaret verinceye kadar Konstantiniye düşmeyecekti. Nitekim öyle de oldu.
Yine mayısın bu yirmi ikinci günü gece saat birde gökyüzünde fevkalâde güzel bir işaret görüldü; bu işaret, Kostantiniyenin liyakatli imperatoru Kostantine, kendisinin şerefli imperatorluğunun sonlarına doğru yaklaşmakta olduğunu bildirdi ki filhakika böyle oldu, Bu işaret şu şekil ve şartlarda oldu; bu akşam gece saat birde ay doğdu, ve bugün tostoparlak olması lâzımdı; bu ay doğduğu zaman bedirtâm halinde olması lâzımdı, fakat ay doğduğu zaman sanki üç günlük imiş gibiydi ve az görünüyordu; halbuki hava temiz ve pâk bir kristal gibi berraktı; bu ay bu şekilde dört saat kadar devam etti, sonra yavaş yavaş yuvarlak olmağa başladı ve gecenin saat altınsında bedritâm hâline geldi. Bütün biz hıristiyanlar ve dinsizler, bu muhteşem işareti görünce, Kostantiniye imparatoru bundan çok korktu ve etrafındaki asiller de öyle yaptılar; bunun sebebi de, rumların bir itikada inanmaları idi, ki buna göre, gökyüzünde ay bedritâm hâlinde iken işaret vermedikçe Kostantiniye asla kaybedilmiyecekti; işte rumların korkusu bundan ileri geliyordu. Fakat Türkler bu işaretin verdiği neşe dolayısı ile büyük şenlik yaptılar, çünkü kendilerinin zafere ulaştıklarını zannettiler ki hakikatte de esasen böyle oldu.
macar urban ustanın döktüğü top hakkındadır.
Gülleler atıldığı zaman, toprakla yapılmış olan tamirat yerlerine giriyordu. Bu toplar çok büyüktü. Ve içlerinde bir tanesinin ağırlığı bin iki yüz libre idi, yani attığı güllenin ağırlığı; şunu da söyliyeyim ki bu top, surlara ateş ettiği zaman, kara cihetindeki bütün surları şiddetle sarsıyor, hırpalıyor, yıkıyordu; ve bütün şehrin toprağı, ve hattâ limandaki donanma bile bu şiddetli sarsıntıyı hissediyordu. Bu şiddetli gürültü yüzünden, hâmile olan bir çok kadınlar bu darbelerin korkusu ile çocuk düşürdüler; dünyada, bütün dinsizler âleminde bundan büyük bir top görülmemişti ; şehrin o kadar surlarını yıkan top bu oldu.
Rahipler, surların deniz cihetinden takriben bir mil uzunluğunda olan bir kısmını muhafaza ediyorlardı. Ve Konstantiniyede imperatorun yanında bulunan Orhan adlı Türke, maiyetinde bulunan Türklerle deniz tarafından bir noktanın muhafazası tevdi edilmişti; fakat bunlar bir müddet evvel efendilerine karşı isyan etmişlerdi; ve böylece Konstantiniyenin bütün ileri gelenlerine memleketin başlıca mühim noktalarının müdafaası tevdi edilmişti ve bilhassa Chinigo mahallinde çok iyi muhafızlar vardı.
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.