"... Farklı dini cemaatler, özellikle de Sünniler ile diğer dini azınlıklar arasında yüzyıllardır var olan bölünme, çeşitli etkenler yüzünden on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda daha da arttı.
Ondokuzuncu yüzyılda, Fransa, İngiltere ve Rusya'nın onların koruyuculuğuna soyunup, Osmanlı İmparatorluğu'nun içişlerine karışmaları bu azınlıkların durumunu derinden etkiledi. Fransa, Lübnan'ın Maruni Hıristiyanlarını koruma hakkı olduğunu iddia ederken, Rusya, Osmanlı Padişahının Rum Ortodoks tebaası üzerinde benzer bir hak iddia etti. İngiltere ise özellikle Dürziler ve Yahudilerle dostane ilişkiler geliştirdi. Bu yolla korunan azınlıkların durumu genel olarak iyileştiyse de bir açıdan olumsuz yönde etkilendi: Onları 'potansiyel hain, güçsüzlüğün kaynağı, Avrupa politikasının maşası, kısacası, İmparatorluğa ve Müslüman topluma karşı tehlike' olarak gören merkezi Osmanlı hükümeti ve çoğunluğu oluşturan Sünni halk sözkonusu azınlıklara nefretle bakmaya başladı. Sonuç olarak, Sünniler ile dini azınlıklar arasındaki ilişkiler kötüleşti."