Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları mezunu. Boğaziçi Üniversitesi'nin Siyaset Bilimi ve Tarih bölümlerinde lisans eğitimini tamamladı. Aynı üniversitenin tarih bölümünde yüksek lisansını (Prens Sabahaddin ve Terakki Mecmuası), siyaset bilimi bölümünde ise, doktorasını (Erken Cumhuriyet Döneminde Laik Düşünce) tamamladı. Bir süre Boğaziçi Üniversitesi'nde araştıma görevlisi olarak çalıştı. Halen, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesidir. Mert, Virgül dergisinde, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde yazdı. 6 Mart 2011 tarihinde, "Doğru bildiklerimizi özgürce yazamayacaksak, yazmanın anlamı yok!” başlığını atarak, basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamaları protesto etmek için, köşesini boş bıraktı. 19 Şubat 2012 tarihi itibariyle Milliyet, Mert'in gönderdiği yazıyı basmayarak, yazarı ile yollarını ayırmış olduğunu 'köşe boşaltarak' ilan etmiştir. 11 Ocak 2013 tarihinden itibaren BirGün Gazetesi'nde tekrar yazmaya başlamıştır ilk yazısı : "İktidara Değil, Barışa Destek!"
Zamanında üstelik de çok iyi bir yazar olan Aziz Nesin, “Türklerin yüzde bilmem kaçı aptal” demiş. Ona da yakışmamış da bu laf dillerden dillere gezer, sürekli el yükseltilir; “Aziz Nesin az demiş, bence yüzde doksan, doksan beş, doksan dokuz…” diyen kendini yüzde on, beş, bir içinde konumlandırmış sanıp, avunur.
Oysa, akıllı, bilgili, görgülü insan öncelikle böyle genellemeler yapmaz.
Sığ değerlendirme ve onun devamında siyasi öngörüsüzlüklerden neyi mi kastediyorum?
Mesela, dünya alt üst olmuşken ‘AB perspektifi’ ve ABD ittifakı peşine düşmek.
İç politikada, mesela ‘tencere iktidar götürür’ gibi ucuz bir lafa, siyasi bilgelik atfedip peşinden gitmek.
Mesela, ‘milliyetçilik prim yapıyor’ diye, ‘vatanseverliğin milliyetçilik
Daha önce de "otoriter rejimlerin en kötü sonuçlarından biri de geçmişi temize çekmesi” diye yazmıştım.
Hepsi aynı kapıya çıkıyor, karşıtlık başlı başına bir fikir muamelesi görünce, AK Parti öncesi Türkiye, sorgulanma alanı olmaktan çıkıyor, eski Türkiye’nin mimarları ‘akil adam’ yerine konuluyor.
19. Yüzyılında gelişen ulusçulukla birlikte Osmanlı müslüman aydınları ve değişen şartlarla birlikte avamda milliyetçilikle zehirlendi. Aydın kesimi zehirlerini İslam’ın arkasına sığınarak saklamaya çalıştılar ve gün geldi,
İslam’ı her türlü şekilde kulandılar ve mahsumların kanlarını döktüler. Adına vatan, millet ve İslam adı altında bu dökülen kanları kutsallaşırdılar..
Kitap günümüzden çeyrek asır önce yazılmış olmasına rağmen, günümüz politik gündemine ışık tutmuştur. Nuray Mert'in çeşitli tarihlerdeki eleştirel yazılarından derlenen kitap sağ-sol bunalımının ülkeyi sürüklediği çapsızlığı gözler önüne sermektedir. Nitekim eleştirilerin temel odağında olan güruhlar günümüzün en temel meselelerinde kilit rol oynamaktadır. Kitap ezcümle şu gerçeği tekrar tekrar akıllara getirmektedir ki; ideolojik, politik ve sınıfsal mücadele de kaybeden sadece fakirlerdir.