Nuri Bilge Ceylan

Nuri Bilge CeylanSöyleşiler yazarı
Yazar
9.3/10
56 Kişi
306
Okunma
233
Beğeni
10,4bin
Görüntülenme

Hakkında

26 Ocak 1959'da İstanbul, Bakırköy'de doğan Nuri Bilge Ceylan'ın çocukluğu baba memleketi olan Çanakkale, Yenice'de geçer. İstanbul Yeşilköy'de Zirai Araştırma Enstitüsü'nde çalışmakta olan Ziraat mühendisi babasının idealist amaçlarla memleketi Çanakkale'ye tayinini istemesi sonucu, Nuri Bilge iki yaşındayken ailece Yenice'ye taşınırlar. Nuri Bilge ve ablası Emine için Yenice kırlarında özgür bir çocukluk dönemi demektir bu. Ama bu özgürlük ablası ortaokulu bitirene kadar devam eder ancak. Yenice'de o yıllarda lise bulunmadığı için 1969 yılında tekrar İstanbul'a dönmek zorunda kalırlar. Nuri Bilge Ceylan, ilkokul beşi, ortaokulu ve liseyi Bakırköy'de devlet okullarında okur. Ama yaz tatillerinin bir kısmını genellikle Yenice'de geçirmeyi tercih eder. Liseden sonra, 1976 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümüne girer. Ancak olaylı yıllardır. Boykotlar, çatışmalar, siyasi kutuplaşmalar nedeniyle dersler sürekli kesintiye uğrar. O günlerde olayların en yoğun yaşandığı Maçka kampüsüne iki yıl gider gelir. Ancak olaylar derslere pek izin vermez. 1978 yılında tekrar sınava girer ve o yıllarda olayların görece daha az sirayet ettiği Boğaziçi Üniversitesi'nin Elektrik Mühendisliği bölümüne geçer. Lise yıllarında filizlenen fotoğraf merakı burada fotoğraf klübünün de katkısıyla artar. Üniversitenin zengin kütüphanesi ve müzik arşivi, özellikle görsel sanatlara ve klasik müziğe olan tutkusunu beslemekte önemli rol oynar. Üstün Barışta'dan aldığı seçmeli sinema dersleri ve sinema klübünün yaptığı özel gösterimler, daha önce Taksim'deki Sinematek gösterimlerinde filizlenmiş sinema sevgisinin pekişmesini sağlar. Henüz DVD ya da videonun olmadığı, filmlerin sinemada seyredilmek zorunda olduğu yıllardır bunlar. Boğaziçi yıllarında okul harçlığını çıkarmak için klüpte vesikalık fotoğraf çeker. Fotoğraf klübü dışında, dağcılık ve satranç klüplerinde de faaliyet gösterir. 1985 yılında okuldan mezun olan Nuri Bilge, 'Ne yapmalıyım?' sorusunun cevabını önce Londra'da, ardından Katmandu'da arar. Aylar süren batı ve doğu seyahatlerinin ardından Türkiye'ye dönen Ceylan askerlik yapmaya karar vererek kararsızlığın verdiği sıkıntılara bir son verir. Ve Ankara Mamak'ta geçen birbuçuk yıllık askerlik günleri boyunca hayatının geri kalanını nasıl şekillendireceğini keşfeder. Sinema... Askerlikten sonra bu kararını hayata geçirmak amacıyla işe koyulur: Bir yandan geçimini sağlamak için tanıtım fotoğrafları çekerken bir yandan da Mimar Sinan Üniversitesi Sinema bölümüne devam eder. Ama artık otuz yaşlarında olan okulun bu en yaşlı öğrencisinin hayata atılmak için acelesi vardır, iki sene sonra okulu bırakır. Önce arkadaşı Mehmet Eryılmaz'ın bir kısa filminde oyunculuk yapar ve teknik sürece baştan sona katılarak bilgisini pekiştirir. Sonra da o filmin çekildiği Arriflex 2B kamerayı kendi kısa filmini çekmek amacıyla satın alır. O yıllar henüz video kameralar bir opsiyon değildir. 1993 yılı sonlarında, bir kısmını Rusya'dan kendi valizinde getirdiği, bir kısmını TRT'nin verdiği son kullanma tarihi çoktan geçmiş filmlerle kısa filmi Koza'yı çekmeye başlar. Film 1995 Mayıs'ında Cannes'da gösterilir ve Cannes Film Festivalinde yarışmaya seçilen ilk Türk kısa filmi olur. Ardından Koza'nın devamı sayılabilecek ve bazılarınca "taşra üçlemesi" diye nitelendirilen üç uzun metrajlı film gelir: Kasaba (1997), Mayıs Sıkıntısı (1999) ve Uzak (2002). Bu filmlerde Ceylan yakın arkadaşlarını, akrabalarını ve ailesini oyuncu olarak kullanır ve hemen her işi kendisi üstlenir. Görüntü yönetimi, ses dizaynı, yapımcılık, kurgu, senaryo ve yönetmenlik. Üçlemenin son filmi 'Uzak', 2003 Cannes Film Festivali'nde Büyük Jüri Ödülü'nü alır ve bir anda Ceylan'ı uluslararası alanda tanınan bir isim haline getirir. Cannes sonrasında yolculuğuna devam eden Uzak, 23'ü uluslararası olmak üzere toplam 47 ödül alarak Türk sinemasının en fazla ödül kazanan filmi olur. Ardından bu kez yine 2006 Cannes Film Festivali'nde FIPRESCI ödülünü alacağı 'İklimler' filmi gelir. Filmde eşi Ebru Ceylan ile birlikte başrolü paylaşır. 2008 tarihli filmi 'Üç Maymun' ile 61.Cannes Film Festival'inde yarışır ve En İyi Yönetmen Ödülü'ne layık görülür. 'Üç Maymun' daha sonra Oscar yarışında da ilk dokuza kalmayı başaran ilk Türk filmi olur. Nuri Bilge Ceylan 2009 yılında tekrar Cannes'a geri döner. Ancak bu kez ana yarışmada jüri üyesidir. 2011 tarihli filmi "Bir Zamanlar Anadolu'da", Cannes Film Festivali'nde bir kez daha Büyük Jüri Ödülü'nü kazanır. 2003 yılı sonlarında 'İklimler' filminin mekan aramaları sırasında, askerlik yıllarından beri el sürmediği fotoğraf sanatına geri döner. Sinemanın yanı sıra onu da yürütmeye başlar.
Unvan:
Altın Palmiye ödüllü Türk yönetmen, senarist ve fotoğraf sanatçısı
Doğum:
İstanbul, 26 Ocak 1959

Okurlar

233 okur beğendi.
306 okur okudu.
7 okur okuyor.
306 okur okuyacak.
2 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Ne bir yuvam, ne dostlarım ne de bir işim var...”
“Gençliğimin, en verimli çağında bu kasabaya kısıldım kaldım...”
Reklam
“Bu kasabada yaşayan insanları ve onların küçük hesaplarını anlamıyorum, ruhuma yabancı ve boğucu buluyorum..”
“Gençliğim kimseye gerekli, olmayan bir izmarit gibi yok olup gidiyor...”
Zeynep senden sonra içimdeki Kudüs'ü de kaybettim.
"Nihal, gitmedim. Gidemedim. Artık yaşlandım mı kafayı mı oynattım yoksa başka bir adam mı oldum nasıl istersen öyle düşün. Bilemiyorum. Ama bir kaç gündür içime yerleşen yeni adam gitmeme izin vermiyor. Ne olur sende gitmemi isteme. Anladım ki artık beni İstanbula çağıran bir şey yok. Her yerde olduğu gibi orda da herşey yabancı bana. Bilmeni isterim ki senden başka yakınım yok. Seni her dakika her saniye özlüyorum. Ama gururum el vermediği için hiçbir zaman söyliyemiyorum. Senden ayrılmanın benim için ne derece korkunç hatta olanaksız olduğunu çok iyi biliyorum. Tıpkı artık beni sevmediğini bildiğim gibi. Biliyorum eski günlere dönemeyiz, gerek de yok buna. Beni bir uşağın gibi bir kölen gibi yanına al ve hayatımıza senin istediğin gibi de olsa devam etmemize izin ver. Beni affet. "
Kitap Okuma Grubuma Katılmak İster Misiniz?
2024 Nisan ayında
İvan Gonçarov
İvan Gonçarov
'un
Oblomov
Oblomov
kitabını okuyarak bir Rus edebiyatı okuma ayı yapıyoruz! Kitap okuma grubuma katılmak isterseniz bana mesaj atabilirsiniz. 🤓 Uzun zamandır düşündüğüm bir konu olan sanal okuma grubumu 4 yıldır devam ettiriyorum. Şu an farklı meslek gruplarından pek çok okur arkadaşımız gruba üye olmuş durumda. Peki, bu
Biri ölür üzülmezsiniz. Sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz. O hırkanın duruşu kalbinize oturur
Nuri Bilge Ceylan
Nuri Bilge Ceylan
Reklam
"Zamana bir çentik atmak"
Var mı öyle pat diye hayale ulaşmak?Neler yaşadım, Ne insanlar tanıdım çoğunu unutmuş olsam da unutuşun bile bir cazibesi var bence. İnsan biraz da zamanın içinde süzülmeli. İyi ve kötü anıları birbirine karışıp, belirsizleşmeli ve silinip gitmeli. Silinmeyecek olanlar da var tabi...
Nuri Bilge Ceylan
Nuri Bilge Ceylan

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
112 syf.
8/10 puan verdi
Ünlü sinema yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ın 1995 te yaptığı ve başta Cannes olmak üzere çeşitli uluslar arası festivallerde gösterilen "Koza" dan sonra çektiği ilk uzun filmi "Kasaba" nın bir nevi fotoroman tarzındaki okuduğum bu kitabı,yazarı daha yakından tanımak isteyenler için bence başyapıt niteliğinde.Çünkü yazarın 1970 li yıllarındaki çocukluğunu da anlatan çanakkalede çekimlerinin 1 buçuk yıllda tamamlandığı ve yazarının da kız kardeşi Emine Ceylan olduğu ve ayrıca filminde de kendi anne-babasının oynadığı son derece gerçekçi ,olağan,ali ile ablası asiyenin aile büyükleri ve köy okulundaki yaşantısını,gerçek hayatta da köyün ilk üniversiteli okuyan bireyi olan babasının ,hayallerini gerçekleştrdikten sonra doğup büyüdüğü bu köye gelmesini ...vb olan yazarın gerçek yaşam öyküsüyle harmanlanmış mütevazi bir bütceyle hazırlanmış,tertemiz saf bir sinema ve onun bize kitap vasıtasıyla fotoroman tarzında aktırdığı 106 sayfalık bir kitabı...Ben 2007 basımını Norgunk yayınevinden okudum özellikle yayınevini belirtmek istedim çünkü kitabın sayfa ve cilt kalitesi mükemmeldi ve okurken sahifeleri çevirirken çıkan ses çok orjinaldi:).Aslında böyle şeylere hiiç takılmam ama sarı saman tok ve dolgun sayfaları okumak cidden çok keyif verdi.Uzun zamandır bu kadar kalitede basılmış bir kitap okumamıştım.Kitabın son yarısı tamamen kitap ın ünlü yazar ve çevirmenler tarafından eleştirileri ve yazarla film hakkında yapılan dialoglardan oluşmakta..(Bence ikinci yarısını okumak daha keyifliydi çünkü eleştiri ve kamera arkasını hep sevmişimdir)
Kasaba
KasabaNuri Bilge Ceylan · Norgunk Yayıncılık · 200720 okunma
211 syf.
10/10 puan verdi
Filmlerini muğlaklık ile nitelendirdiğimiz bir yönetmenin, kitapta yer alan ilk söyleşisinden son söyleşisine kadar neredeyse aynı şeyleri söylediğini, her bir eserinin aynı içtepiden beslendiğini görmek şaşırtıcı gelebilir, ancak sinemada "auter" kavramı da tam böyle bir durumu açıklar aslında. Esin kaynağının sinemadan daha çok edebiyat olduğunu da açıkça görebiliyoruz Ceylan'ın. Ayrıca, filmlerinden çok neden yönetmenlerini anlamamız gerektiğine de çok güzel vurgulamış bir çalışma olmuş.Nice çalışmaların; Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenlerimiz içinde olması temennisiyle...
Söyleşiler
SöyleşilerMehmet Eryılmaz · Norgunk Yayıncılık · 202288 okunma
311 syf.
·
Puan vermedi
İstanbul Teknik Üniversitesi elektrik mühendisliği bitirmiş bir gencin kendini bulmak için , Avrupa'ya gidip bir yandan bulaşık yıkayarak ve garsonluk yaparak geçimini sağlayıp bu esnada sürekli sinema izleyen , elinde bir fotoğraf makinesi fotoğrafçılığa merak saran bir kişiden bahsediyoruz: Nuri Bilge Ceylan. Burada da aradığını bulamayan Bilge , doğuyu da gördükten sonra , Türkiye 'ye dönmüş ve Ankara'da Askerliğini yaparken okuduğu kitapların etkisiyle sinema serüveni başlamıştır. Kitap; çeşitli varoluşsal sancılar çeken karakterler ve bu karakterlerin yaratıcısı Nuri Bilge Ceylan' in dünyasını ele alıyor . Bu dünyaları az da olsa anlamak istiyorsanız durmayın kitaba başlayın derim . Gerçekçi ve beni de en çok etkileyen belki de çocukluğumu gördüğüm şu alıntı ile incelememi noktalamak istiyorum: "Babam çok para gitmesin diye saç tıraşım için elle çalıştırılan bir tıraş Makinesi almıştı.Erkek çocukların hepsi için kısacik 'alabros' denen basit bir saç modeli neredeyse standarttı. Her taraf kısa ama sadece önde biraz uzun bırakılan bir saç . Kısa saçtan ön taraftaki uzunca saç bırakılan bölüme geçişin biraz yumuşak olması gerekiyordu.berberler onu daha iyi yapardı. Esasen berberlerin maharetlerini gösterebilecekleri tek yer de zaten bu geçişti. Babam bu geçişi biraz sert yapıyordu." İyi okumalar.
Söyleşiler
SöyleşilerMehmet Eryılmaz · Norgunk Yayıncılık · 202288 okunma
Resim