Nurullah Ankut

Nurullah AnkutKadın yazarı
Yazar
9.2/10
70 Kişi
249
Okunma
27
Beğeni
3.639
Görüntülenme

Nurullah Ankut Sözleri ve Alıntıları

Nurullah Ankut sözleri ve alıntılarını, Nurullah Ankut kitap alıntılarını, Nurullah Ankut en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadın Sorunu dediğimiz olgu, belki Kadın Sorunu olmaktan çok Erkek Sorunu'dur. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, kadın gerçek insan olmaya erkekten çok daha yakındır. Erkek ise gerçek insan olmak için (hala hayvancıl eğilimleri daha fazla taşıyan cinsiyet olarak) kadinin kendisine uzatacağı ele muhtaçtır. Son hayvanlık konağından gerçek insanlık konağına geçiş sürecini başarıyla sonuçlandırabilmek için önce kadının gerçek anlamda özgürleşmesi sonra da erkeği gerçek insanlığa taşıması gerekmektedir.
Said-i Nursi üzerine
Demirtaş’ların, Kılıçdaroğullarının övgü düzdüğü, Beziüzzaman diyerek yücelttiği Said-i Nursi kimdir? Birkaç paragrafla da onu ortaya koyalım isterseniz. Bizce bir din sapkını. Gerçek İslam’la, Kur’anla, Hz. Muhammed ile zerre ilgisi olmayan bir meczup, bir sapkın. Gösterelim. Şimdi Said-i Nursi’nin iddiasına göre, yüz yıllar öncesinin din
Reklam
Dedik ki sürünün gelişmesiyle, çoğalmasıyla toplumda artı bir zenginliğin oluşması ve çapul savaşlarıyla güçlü, yetenekli, savaşkan erkeğin toplumda güç sağlaması, onu yüceltti. Artık kutsallaştırmalar erkek üzerinde yoğunlasmaya başladı. O güne kadar toplumu yönlendiren, her şeyi yaratmış görünen, yaratan, yön veren kadın, artık o maddi
Tayyipgiller böyledir... Biz de Kasımpaşa benzeri kenar mahallede büyüdük. O sebepten ruhlarını biliriz bunların. Bunlar, güçlerinin yeteceğini bildikleri, gözlerinin kestiği insanlar karşısında ejderhadırlar. Asarlar, keserler... Tabiî aynı zamanda da çok zalimdirler. Ama bir çelik leblebiyle: yürekli, yiğit bir adamla karşılaştıklarında da hemen yelkenleri indirirler, kuzuya dönerler: “Abi bir yanlışımız olmuşsa, affımızı dileriz, sen abimizsin. Ne yaparsan yap, sana elimiz kalkmaz” türünden laflar ederler. Çok gördük, böylelerini... Bunları daha yürüyüşlerinden, sağa sola bakışlarından tanırız. Bunlar, rüzgâr ya da depreme tutulmuş ağaçlar gibi öne arkaya sallanarak yürürler, kolları bedenlerinden hafif ayrık durur... Bakışlarıyla etrafı hep keserler... Zeki Alasya bunları çok güzel karikatürize eder... Tayyip aynı zalimane tutumunu, işçilerimiz, köylülerimiz karşısında da sergiler bildiğimiz gibi. IMF ve Dünya Bankası emirlerine harfiyen uyarak kanını kuruttuğu köylülerimize; “Gözünüzü toprak doyursun!”, işçilerimize; “Bari ağzınıza lokmayı da biz verelim!” diye kükrer. Tabiî bu insanlarımız, kendisinin karşısında yürekler acısı durumlarını dile getirdikleri zaman. Oysa aynı Tayyip, ABD ve AB yetkilileri-temsilcileri önünde kuzudur veya serçedir. Onların bir dediğini iki etmez…
Ben tarafsızım, der bazı sanatçılar. O ya hiçbir şey bilmediğinden böyle diyordur ya da içtensizliğinden. Mevcut egemen düzenle bir şekilde ilişkide olduğundandır.
Reklam
1923'ten bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı en büyük devrimdir 27 Mayıs Politik Devrimi. 1961 Anayasası, Türkiye'nin en ileri anayasasıdır. Sosyalizmin önündeki bentleri kaldırıyor. Sosyalizm falan getirmiyor ama sosyalist düşüncenin ve mücadelenin önündeki engelleri kaldırıyor. O anayasaya göre Kuvvetler Ayrılığı hayata geçiyor, Anayasa Mahkemesi kuruluyor. Sendikalar yasası geçiyor. Işçi Sınıfımız işverenler karşısında patronlar karşısında eşit bir taraf olarak oturup ücret pazarlığı yapabiliyor, toplu sözleşmeler imzalayabiliyor. Grev hakkını tanıyor 1963'deki iş yasasıyla. İlk defa grev hakkına kavuşmuş oluyor işçi Sınıfımız. Sen grev yapamazsan, fiili bir harekette bulunamazsan ne dersen de, patron hakkını vermez senin. Ama sen de eylemli gücünü ortaya koyacaksın ki, patrona bir dayatmada bulunabilesin. Düşünceler, tek başlarına hiçbir zaman maddi bir güç oluşturmazlar. Ama onlar insanlar tarafından benimsendikleri anda maddi bir güce dönüşürler. Dogrulukları oranında etkileri artar ve insanlar o düşüncelerin yönlendirmesiyle savaşa girerler, zaferler kazanırlar.
Türkiye gericileri;genç kızlarımızı mızrak ucu yaparak. Türbanı bayraklaştırarak, onların sırtından siyaset, siyasi iktidar kavgası yürütüyorlar. Bu bağlamda, değişik zamanlarda "türban eylemleri" düzenliyorlar, bildiğimiz gibi. Gericiliğin ezeli soyut silahı: "din elden gidiyor!" naraları atıyorlar. Bunun somut ifadesi de: "namus elden gidiyor, kadınlarımız-kızlarımız başlarını açmaya zorlanıyorlar" biçiminde sloganlaştırılıyor. Namus=kadın ezeli denklemiyle örgütsüz ve bilinçsiz halkımızı gerici saflara çekmeye çalışıyorlar. Bu yüzyıllardır denenmiş ve sonuç alınmış silahı kullanıyorlar. Ve kimi "devrimcilerimiz" de "demokrasicilik" adına, "insan hakları" adına, onların kuyruğuna takılıyor, gericiliğe gönüllü figüran olmayı kolayca üstlenebiliyorlar.
Ahlaksız insan, bilincinin emirlerini ikinci plana atan, bilinçaltında hapsedilmiş içgüdünün emirlerini uygulayan insandır. Korkak insan, toplum için kendini feda etmekten çekinen insandır. Çünkü içgüdü öyle bir şey istemez, içgüdü bizim öncelikle organizmamızın hayatta kalmasını ister, o yüzden sonu ölümle sonuçlanabilecek bir kavgaya girmekten bizi uzaklaştırmak ister. Tehlikeye atılmaktan uzaklaştırmak ister bizi. Ve onu emreder bize. Ama bilincimiz tam tersini, toplumun bize yüklediği, bilincimize yüklediği değerler sisteminin emirlerini uygulamamızı ister. Yani bütün bu insancıl değerlerin zıddıyla birlikte bulunmasının sebebi budur. Örnek vermek gerekirse cömert-cimri, cesur-korkak, namuslu-dönek, ahlaklı-ahlaksız vb... Hep biri bilincin, biri içgüdünün belirlediği davranış biçimidir. Bu çelişki, o zemberek o zaman kurulmuştur.
Gelelim Meclisteki Dörtlü Çete’ye: Bunlardan MHP’yi zaten 1965’te bizzat CIA kurmuştur, Kontrgerilla’nın Paramiliter Özel Örgütü olarak. CIA teorisyeni David Galula’nın “Ayaklanmalara Karşı Koyma, Teori ve Pratik” adlı kitabında Kontrgerilla’nın her ülkede böylesi bir sivil görünümlü partiye ihtiyaç duyduğu açıkça belirtilir. Bu örgüt
Reklam
Küçükburjuva kariyeristi, yenilgiyi kabullenemez. Yanlışları birbir ortaya kondukça, o daha da çirkefleşir, hırçınlaşır. Kendisine yanlışını gösterene can düşmanı kesilir.
"Kafanızı, insanlığın yarattığı hazineleri öğrenerek zenginleştirdiğiniz zaman ancak Sosyalist olabilirsiniz. "
Kadıncıl Düzen
İnsanlığın ortaya çıkışından beri kadın hep ezilmekte midir? Bu soruya hiç kuşkuya düşmeksizin "hayır" diye cevap vermek zorundayız. Çünkü biz, yalnızca bilime inanan insanlarız. Bilim ise, olguların bilimidir. Yani olayları nasılsalar öylece gören, gösteren ve nedenlerini, sonuçlarını ortaya açıkça, kesince koyan çalışmalara biz bilim deriz. Bu nedenle biz, insanlığın başından geçenleri inceleyen bilimlere baktığımız zaman kadının hep ezilen, sömürülen cinsiyet olmadığını görürüz. Kadın, hep ezilen olmadığı gibi, bir zamanlar toplumu yöneten bir cinsiyetmiş. Yani toplumda hep onun sözü geçermiş, onun buyrukları uygulanırmış. Fakat bu, kadının da bir zamanlar bugün erkeğin onu ezdiği gibi, erkeği ezdiği, sömürdüğü anlamında anlaşılmamalıdır. Kadıncıl düzende, kadının oynadığı rol erkeğinkinden daha önemlidir. Kadın bu düzende başrolü oynamaktadır. Bu düzende kadının erkeğe üstünlüğü yalnızca bu anlamdadır. Yoksa kadın, o düzende, bugün erkeğin oynadığı zorba rolünü oynamamıştır. Erkeği ezmemiştir. Zaten insanlığın o konağında insanın insanı ezmesi insan aklının alabileceği ya da düşünebileceği bir olay değildir.
Şunu iyice kabartılandıralım ki, Burjuvazi halkın karşısına hiç bir zaman tek partiyle çıkmaz. O, elinin altında her zaman birkaç parti bulundurur. Burjuvazinin bununla sağladığı kazançları şöyle maddeleyebiliriz: a- Halkın karşısına tek partiyle çıkıp kendini ele vermez. Kendi Burjuva partilerine parlamentoda kayıkçı dövüşü yaptırarak halkın kafasını iyice karıştırır. Böylece halkın bu yalancı dövüşü ciddiye alması ve bazı partileri kendinden yanaymış gibi görmesi, hiç değilse bir süre kandırılıp uyutulması sağlanmış olur. b- Halkın, karşısına çıkan bezirgan partiler içinden birini, sözde, seçmesi; böylece "özgür iradesini" kullandığı, yani "özgür olduğu", yolundaki burjuva yalanına kolayca inanması sağlanmış olur. Bu yüzden Usta'lar burjuva düzeni yıkılmadıkça "genel oy'un bir burjuva hilesinden başka bir anlam taşımayacağını söylemişlerdir. C- Burjuvazi, iktidarda olan partisi ( ya da bir kadrosu) yıpranınca yani bu partinin bütün namussuzluğu ortaya çıkınca, halk tarafından anlaşılınca, artık iktidarda daha fazla tutmaz, tutamaz, alaşağı eder. Yerine yıpranmamış yeni, bir başka partisini (kadrosunu) iktidara geçirir. O partiyle, bir süre daha sömürüsünü sürdürür. O da yıpranınca yerine diğer bir partisini getirir. Bu fırıldak böylece döner gider. Bütün bu söylenenlerden sonra anlaşılacağı gibi, burjuvazinin çok partili olmaktan çıkarı vardır. Çünkü onun amacı halkı şaşkına çevirerek uyanışını engellemek, böylece vurgunu sürdürmektir.
Ama ne yazık ki, Sovyetler Birligi'ndeki parti Leninist ilkelere ihanet ettiği için, sırtını döndügü için çürümeye başladı, halktan koptu, kendi içine kapandı, mal-mülk, ayncaliklar telaşına düştü. İşte o derde düştüğünüz anda kaybetmeye başlarsınız. Eger emperyalizmin burnunun dibinde, 90 mil açığında, Küba bugüne kadar yiğitçe direnebilmişse önderlerinin, halklan gibi aynı geçim düzeyinde yaşamaları sayesinde mümkün olmuştur. Ne kadar maaş alıyor Fidel? 25 Dolar degil mi? Oyle arkadaşlar. Hiçbir ayrıcalığı yok. Ünlü şapkası var, gittiği yerde yoldaşları hatıra olarak çok arzu ediyorlar, Fidel de veriyor. Eh maaşımla bu kadarını karşılayabiliyorum, diyor. Yani bu kadar mütevazi yaşıyor. Kübalı diğer önderler de öyle. Bundan uzaklaştığınız anda kitlelerle bağınız kopar. Ve o yüzden biz Paris Komünü 'nün bu ilkesini, Marks'ın, Lenin'in Parti Programlarına geçirdiği bu ilkeyi: tüm devlet ve parti yöneticileri ortalama isci ücretine denk bir maaş alacaklardır ilkesini israrla, kararlılıkla savunuyoruz. Ondan uzaklaştığınız anda çürümeye başlarsınız. Kitlelerle aranızdaki teller kopar, baglar kopar, siz kitleleri anlayamazsınız. Onların taleplerini, arzularını, isteklerini, özlemlerini anlayamazsınız. Onlar sizden uzaklaşır siz onlardan uzaklaşırsınız böylece önderlik edemezsiniz.
389 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.