O. Gazi Aşiroğlu sözleri ve alıntılarını, O. Gazi Aşiroğlu kitap alıntılarını, O. Gazi Aşiroğlu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her istediğimi yapabiliyor sayılırdım. Saray hudutları için de her türlü eğlencemiz vardı. Tiyatro oynanır, saz çalınır, şarkı söylenirdi. Fakat herhalde çocuk ruhum hayatta daha geniş ufuklar olabileceğini sezmiş olacak ki Çingenelerin o başıboş ve serbest hallerine için için gıpta ederdim.
Meğerse hayat bana ne kadar maceralar ne kadar başıboş yaşayacağım seneler hazırlıyormuş! Bunu eğer o zamanki küçük kıza masal olarak bile anlatmış olsalardı, iri mavi gözlerini açıp hayretle dinler, bunların imkânsız şeyler olduğunu düşünerek inanmazdı.
Dünyada Enver Paşa kadar memleketine ve ailesine bağlı az erkek vardır. En meyus zamanlarında bile, eve geldiğinde, dışarıdaki dağdağalı ve üzüntülü havayı beraberinde getirmezdi.
Kocam üçüncü çocuğumuz Ali’yi göremeden öldü. Ancak kendisine gönderdiğim resimlerden oğlunu tanımıştır. Öldüğü zaman bu resimleri göğsü üzerinde taşıyormuş. İsmet Bey’in getirdiği resimleri gördükten sonra felâketime inandım , fakat yine de uzun müddet ümit kesemedim. Belki bir yanlışlık olmuştur. Belki günün birinde tekrar gelir diye bekledim.
Enver Paşa'yı belki pek çok kimse kibirli, sert ve haşin olarak tanımıştır. Onun öyle olduğunu zannedenler çoktur. Fakat dünyada onun kadar mûnis, yumuşak ve nazik bir insan düşünemem.
Enver Bey'in yanında yüz Türk lirası, yüz fişek ve bir tabancadan başka bir şey yokmuş. İtalyan ordularına karşı çarpışmak üzere bu şekilde yola çıkmış.
Belki bilmeyerek ve istemeyerek, memleket hesabına bir takım politik hatalar yapmış olabilir; fakat, vatanına aşıktı; kendine göre kurduğu ve doğru bulduğu bir ideal için sonuna kadar çalışmıştır.
Enver Bey'in yanında yüz Türk lirası, yüz fişek ve bir tabancadan başka bir şey yokmuş. İtalyan ordularına karşı çarpışmak üzere bu şekilde yola çıkmış.
Kendisini Riga'da bir hapishaneye koymuşlar. Orada kapalı kaldığı müddetçe resim yapmış. Resmini yaptığı kimselerden buna karşılık para alır, bunu bize göndermek üzere biriktirirmiş...
"Bu bir avuç kahraman asker arasında, hangisinin Enver
Pașa olduğunu evvelâ farkedememişler. Çünki, hepsinin kıyafeti basmacılarınkinin eşiymiş. Ancak Enver Paşa'yı ayağındaki kilotlu pantolon ve kolundaki pazubent içinde taşıdığı ve annesinin kendisine vermiş olduğu küçük Kur'an-ı Kerim'den tanıyabilmişler. Koynunda çocuklarının resmi de varmıș. Bu birkaç işaret onun hakikî hüviyetini meydana çıkarmış.
Enver Pașa'nın șehit olduğu yer, Maveraünnehr ismini tașıyan ve Afganistanla Türkistan arasında bir nehir civarıymış. İsmine Mezar-ı Hazret diyorlarmış. Orasını hâlâ ziyaret ettiklerini duydum. Dövüşmeye hazırlanan basmacılar,
silâhlarını oraya bırakıp, ertesi gűnü gelip alırlar, öyle dağa çıkarlarmış.
Enver Pasa'nın șehadeti 4 Ağustos 1922 de meydana gelmiş. Kendisinin ölmediği hâlde, ölüm haberini ortaya yayacağına dair yazdığı mektup da, benim elime o tarihte geldiği için, bu elim hâdiseye inanmadım. Mektupta verdiği talimata gõre, inanmış göründüm, tenbih etmiş olduğu gibi hareket ettim. Ölüm haberini verenlerin önünde ağladım, fakat içimden gülüyordum. Nasıl olsa bunun yalan olduğuna, günün birinde kocama kavuşacağıma inanıyor, böyle bir felâketin varlığını bile aklıma getirmiyordum. Herşeyden evvel memleketini, ondan sonra da yine seven ve düşünen kocam ölümünden sonra bile beni aylarca oyalayıp üzmemenin yolunu bulmuştu. Gerek mektubun elime varışı, gerekse ölüm hadisesinin aynı tarihte olması garip bir tesadüf eseriydi. Kocamın hakikaten ölmüş olduğunu üç ay sonra öğrendim ve ancak o zaman bu kara habere inandım.
Cesur olanlar arkamdan gelsin. Harp etmek cesurların işidir. Ölümden korkanlar çadırlarına dönsünler. Ben şu kırk Türk askeriyle beraber hücuma geçeceğim. Biz erkekcesine ölmesini biliriz. Düşman önünden kaçmak insanlık şanına yakışmaz.