Gülmece edebiyatı yazarlarımızdan (İstanbul, 1927).
İstanbul Erkek Lisesi’ni 1948 yılında bitirdi sonra Ulus, Tanin, Son Telgraf, Akşam, Yeni Gazete, Tercüman, Yeni İstanbul gazetelerinde fıkra ve röportaj yazarlığı, yazı işleri müdürlüğü yapan Oktay Verel bir ara Kitaplar dergisini çıkardı (1950). Turizm ve Tanıtma Bakanlığı müşavirliği, İstanbul Basın Merkezi müdürlüğü (1978) görevlerini yaptı. Gülmece öykülerinde ve romanlarında güncel gerçeklerden yola çıkarak toplumsal olayları, çarpıklıkları, çıkarcılıkları ikiyüzlülükleri sergileyen Oktay Verel, gazeteciliğinin getirdiği birikimle gözlemlerini ustalıklı bir biçimde kullandı.
«Dışarda hava nasıl Gökçen? 30 Ağustos'u iyi bir havada, açık bir havada kutlayabilecekler mi?»
«Zannederim kutlayabileceğiz Paşam..» dedim. İçini çekti. Derin bir nefes aldıktan sonra buruk bir acıyı yansıtan sesi ile:
«Bensiz kutlayacaklar» diye mırıldandı. Oysa o kadar isterdim ki törene katılmayı… Çocuklarımızı görmeyi, modern araç gereçle donanan ordumuzun geçişini görmeyi.. Biliyor musun Gökçen, bayrağımızı da özledim. Onun şöyle anlı şanlı dalgalanışını, göklerle bütünleşmesini...»
Şunu hiçbir zaman aklından çıkarma: Ben ilelebet senin yanında olmayacağım. Annen, baban nasıl artık bir hatıra olarak yaşıyorlarsa yüreğinde, bir gün ben de senin için böyle bir anı olarak kalacağım. Doğanın yasası bu. Bunu hiç kimse engelleyemez. Bu nedenle yaşamında her zaman yalnız kalacağını, desteksiz kalacağını düşünerek adımını atacaksın. Sana çok yakın olanların bir bir kaybolduklarını görünce, sinirlerine, duygularına hakim olacaksın. Aksi halde sinirlerin, yüreğin bu ağır yükü kaldıramaz. Daha önce de söylemiştim. Senin hayatta en çok istediğin şeyi gerçekleştirdiğim için bilesin ki mutluyum. Güçlükleri, yalnızlıkları, ayrılıkların verdiği acıları tek başına yenmesini öğreneceksin şimdi. İlk günler bunu yapabilmekte zorluk çekeceksin. Ama sonra…..
“Güvendiğim doktorlarla konuştum geçenlerde.. Bana çok yorulmamamı, geceleri erken yatmamı öğütlediler.. Bu mümkün mü? Beni beklemekte olan memleket işlerinden habersizmişler gibi konuşuyorlar. Yorgun insanın enerjisini, gücünü yitirmiş bir insanın bir ülkeyi yönetmesi mümkün mü? Ulusunun refahı için hamleler yapması onu daha iyi yaşam koşullarına eriştirmesi mümkün mü? Daha birçok vatan toprağı bomboş.. Daha birçok illerimiz fabrika bekliyor, demiryolu bekliyor, karayolu bekliyor, okul bekliyor, üniversite bekliyor.. Kısacası uygarlığın tüm koşullarının yerine getirilmesini bekliyor.. Bunları yapabilmek içinse geceli gündüzlü hep birlikte çalışmamız gerekiyor Gökçen.. Baştaki insanlar, baştaki insan çalışmaktan vazgeçerse, diğerleri de durur.. Bu bir kuraldır. Bu aşamada dinlenmek, halkın uzağında kalmak mümkün değildir.”
Dünyadaki tüm hayvanlar bir anda insanlar gibi konuşma ve düşünebilme yetisi kazanıyorlar, bunun akabinde insanlar ile ilişkileri de farklılaşıyor. İlk başlarda George Orwell'ın "Hayvan Çiftliği"ni çağrıştırsa da işleyiş ve konu bakımından çok farklı, değişik bir kitap. 1973 yılında kaleme alınan eser, dönemin siyasi ve toplumsal sorunlarını da çok güzel hicvediyor.
Mustafa Kemal Paşa hakkında şimdiye kadar okumayı başardığım hatırat içinde ki en samimi olanı olduğunu söylemek isterim. Kitaba ulaşmak ayrı dert, ulaşınca satın almak ayrı bir dert . Piyasa da çok fazla yok ve bu yüzden fiyatlar çok çok uçuk. Bu kitabın ilk baskısı 1980 lerde Türk Hava Kurumu tarafından yapılmış. Daha sonra Altın Kitaplar 1994
Atatürk'ü kitaptaki dialoglardan ne kadar babacan bir insan olduğunu görüyoruz. Armstrog'un Atatürk'ü karaladığı eserinde Atatürk'ü duygusuz biri olarak anlatmıştı. Günümüzde de Atatürk hakkında olumsuz eleştrilere sıkça rastlıyoruz. Gerçek Atatürk'ü tanımak isteyenler bu hatıratı mutlaka okumalıdır. Fakat bu eserin baskısı malesef mevcut değil. Halbuki eserin içerisinde olumsuz bir kısım da yok. Bu yüzden herkesin okuması için buraya PDF indirme adresini paylaşıyorum. disk.yandex.com.tr/i/B_mcpAhN83vShg