Nedeni ne olursa olsun haklı ya da haksız ol, asla karşındakini hafife alma ve onu öfkelendirme. Çünkü öfke bazen baş edemeyeceğin bir güce dönüşebilir, unutma ve her zaman uzlaşmayı dene, mutlaka bir orta yolu bulursun.
Hassas ruhlu iyi biri başkalarının mutsuzlukları üzerine mutluluk düşleri kuramaz çünkü; duyacağı içsel huzursuzluk tıpkı tertemiz bir aynaya sıçramış su lekeleri gibi onu rahatsız eder...
.İkinci Dünya Savaşı sonrası kadınlara yapılan, “Evine dön, çocuk doğur.” çağrılarına karşın şiir yazmaya karar veren Silvia Plath'in şiirleri; insanı nesneleştiren toplumsal ilişkilere, erkek egemenliğine, bürokrasiye, cinsel rollere karşı isyan ederdi. Şaşırtıcıydı ve sivri mi sivri, sert bir dili vardı. İngiltere’nin geleceği parlak kraliyet şairi Ted Hughes ile evlenmişti. Kocası şiir yazıp, ödüller alırken çocuk doğurup; pasta, börek, yemek yapmak zorunda kalmış, bunalıma girmiş, en sonunda da iki çocuğunu uyutup, sabah kalktıklarında yemeleri için tereyağı sürülmüş ekmek, yanında da birer bardak süt bıraktıktan sonra mutfağa gidip, fırının gazını açıp, kafasını içine sokmuş. Anneme, “Dün bir neşelendim, sonra bulutlandı.” dedim, “Aynı ben.” dedi. Dikiş dikerdim ve hep ölmeyi düşlerdim…”
Bizim iyi olanı kabul etmekle ilgili zihinsel bir sorunumuz var. Önce hayır demek karakterimiz olmuş. Doğu tipi inat olarak adlandırılan bu huy yüzünden, doğa bilimleri yerine bilinmeyene inanmak bize daha kolay geliyor.