Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ömer Özcan

Ömer ÖzcanTürkçüler yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
5
Okunma
3
Beğeni
733
Görüntülenme

Ömer Özcan Sözleri ve Alıntıları

Ömer Özcan sözleri ve alıntılarını, Ömer Özcan kitap alıntılarını, Ömer Özcan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fikirlerine ve şahsına yakınlığı sebebiyle Rıza Nur hakkında en fazla neşriyat yapanların başında Atsız gelmektedir. Çıkardığı dergilerin iki sayısını özel sayı olarak ona tahsis etmiştir. Bu dergilerde yazılarından, şiirlerinden çok sayıda iktibas bulunmaktadır. Kopuz'un Temmuz 1943 tarihli 3. sayısının “Türkçülere Haberler" başlıklı bölümde en büyük Türkçü olarak nitelendirilen Dr. Rıza Nur hakkında vefat yıldönümü olan 8 Eylül'de Atsız'ın “Rıza Nur" adlı muazzam bir eser çıkaracağı ifade edilmiştir. Atsız, bilinmeyen sebeplerle bu vaadi yerine getirememiş, 3 Mayıs 1944 olayı, hapishaneye girmesi, dışarı çıkınca geçimini sağlamak üzere arkadaşı Tahsin Demiray'ın Türkiye Yayınevi'nde çalışması gibi sebeplerle eseri hazırlayamamıştır.
3 MAYIS HADİSESİNİN GELİŞMELERİ Atsız, mahkeme kapısından çıkarken tutuklanmış ve İstanbul'a götürülmüştür. Zanlılar Sansaryan Han'ında bulunan Emniyet Müdürlüğü'nde tutulmuşlardır. Toplu tutuklamalar kamuoyuna 18 Mayıs tarihinde açıklanmış, 19 Mayıs tarihli gazetelerde haber olarak çıkmıştır. Cumhurbaşkanı 19 Mayıs vesilesiyle
Reklam
Kerküklü Mehmet Remzi'nin Atatürk'e mektubundan...
...Biz Türkler hür yaşadık hür yaşarız. Hiçbir vakit esareti ve zilleti kabul etmeyiz. Artık bütün Türk gençleri namına rica ediyorum ki Irak'da bulunan Türk gençlerini bu rezaletten kurtararak burada asker edip veyahut yüksek bir tahsil görerek milletini kurtarmanız ve bittecil ve tazimatimi kabul buyurunuz muhterem büyük Gazi..
Sayfa 603Kitabı okudu
H.S. Tanrıöver, Türk kültürünün dışlanmadığı, şeklen batılı konaklarda kültür seviyesi oldukça yüksek bir ortamda yetişmiştir. Ailenin sahip olduğu konaklar dönemin edebiyat ve siyasetçilerinin sohbet vesilesiyle toplandıkları mekânlardır. Babasının konağı İstanbul'da Saraçhane geçidinden Fatih'e doğru çıkarken sol taraftan Aksaray'a doğru inen Horhor Caddesi'nin başında Suphi Paşa adıyla tanınmıştır. Çocukluğu bu konakla büyükbabasının Çamlıca'daki köşklerinde geçmiştir. Yaşadığı bu ortamda ailesi çocuklara Batı ve Doğu dillerinin birlikte öğretilmesini sağlamıştır.
Ocağın çalışmalarına muhalefet eden ve sonraki yıllarda liberalizm adı altında örtülü Marksizm propagandası yapan Sabiha ve Zekeriya Sertel çiftinin Vakit gazetesinde zaman zaman eleştiri yazıları da çıkmıştır. Türk edebiyatının önde gelen isimleri aleyhindeki bu kampanyaya karşı üniversiteli gençler tepki göstermişlerdir. "Edebiyat mı, Bolşeviklik mi” temasının işlendiği protesto toplantısı İstanbul Türk Ocağı'nda düzenlenmiştir. Heyecanlı geçen toplantıda gençler, “Abdulhak Hamid, Mehmet Emin Yurdakul, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na uzatılan her mütecaviz kalemi ve eli kırmak borcumuzdur” demişlerdir. Öğrencilerin protesto toplantıları devam etmiş, Türk Ocağı'nda yeni bir toplantı daha yapmışlardır. Vakit gazetesi ile Resimli Ay mecmuasında yapılan hücumlardan Tanrıöver de nasibini almış, eserlerini Milli Eğitim Bakanlığına sattığı ileri sürülmüştür. Sertellerin Resimli Ay dergisinde "Putları Yıkıyoruz” kampanyasına karşı İkdam gazetesinde "Putlar Nasıl Kırılır?” başlıklı yazı ile cevap vermiş, Abdülhak Hamid ve Mehmet Emin Yurdakul’u savunmuştur. Mete Tunçay, hadiseyi Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile genç kuşaklar arasında şiddetli bir edebiyat tartışması yaşandığını belirterek farklı biçimde yorumlamış ve Nazım Hikmet'in yaptıklarını savunmaya çalışmıştır.
Hürriyet grubunun çatısı altında zarar etmesine rağmen bir süre çıkarılan Yeni Gazete'de 1967'de yoğun bir reklam kampanyasından sonra Kazım Alöç'ün hatıraları tefrika edildi. Alöç'ün, Sıkıyönetim savcılığı sırasında yaptığı bazı soruşturmalarda alınan ifade ve zanlı sanıkların evlerinde yapılan araştırmalarda ele geçen belgeleri kullandığı yazı dizisi tepki çekti. Mihri Belli, "Türkiye Komünist Partisi ve İleri Gençlik Birliği Davaları ile İlgili Yayına Cevap, Savcı Konuştu Söz Sanığındır" (Ankara 1967, 51 s.) ile Alparslan Türkeş, “1944 Milliyetçilik Olayı" (İstanbul 1968, 126 s.) ismli eserlerle cevap verdiler. 143 Yeni İstanbul, 17.5.1967-3.6.1967.
Reklam
İran-Türkmensahra Türklerinden bir münevver:
Dr. Ahmet Karadağlı (Gümüştepe 1909-1976), İran'ın Türkmensahra'sında yetişmiştir. Tahran'da sefir olan eski İttihatçı, komiteci Memduh Şevket Esendal, ileride yetişmiş eğitimli kadro ihtiyacını karşılamak gayesiyle masrafları CHP tarafından karşılanarak Gümüştepe bölgesinden, Türkiye'de orta ve yüksek öğrenim yapmak üzere Türkiye'ye gönderdiği beş Türkmen genci arasında Karadağlı da bulunuyordu. 1940'te daha önce bir evlilik yapan ve eşi vefat eden Doğu Türkistanlı Nuriman Hanımla evlenmiştir. Tıp tahsilini Türkiye'de, ihtisasını Almanya'da yapmıştır. Yurtdışında olduğu yıllarda eşi ve tek çocuğu memlekette kalmışlardır. 1947'de ülkesine dönmüştür. Önce doğduğu yerde hekimlik yapmasına izin verilmemiş, Şiraz'da çalışmıştır. Kazerun, Nişabur'da görev yapmıştır. 1953-1971 yılları arasında Kümbedi Kavus şehrindeki hastahanede cerrahlık yapmıştır. Türkmen gençlerin yurt dışında öğrenim görmelerini teşvik etmesinden rahatsız olan Şah'ın istihbarat teşkilatı Savak peşine düşmüş, gözaltına alınmış, sürgüne gönderilmiştir.
Cemal Paşa Suriye'de, Şam'da, Beyrut ve Lübnan'da açtırmayı düşündüğü okullarla ilgili olarak Halide Edip, Muazzez Tahsin Berkant ve Nakiye Hanımı bölgedeki Türk ve İslam eserlerini incelemesi için de Hamdullah Suphi'yi davet etmiştir. 1916 yılında Suriye'ye gitmiş ve Halep'teki İslam eserlerini büyük bir ciddiyetle incelemiştir. Bu ziyaretin farklı bir yorumuna göre ise Hamdullah Suphi kültür elçisi olarak bölgeye gelmiş, Türkleri sevmeyen Suriyelilere, Araplara Türklüğü, Türk kültürünü tanıtacak, sevdirecek hatta empoze edeceği ileri sürülmüştür. Bu görüşü ileri süren Münevver Ayaşlı, Tanrıöver'den pek hazzetmediğini başka yazılarında belirtecektir.
Tanrıöver, Türk tarihinde çok farklı hizmetleri ile yerini almıştır. Onu tarihe intikal ettiren maddi delillerden biri de İstanbul Taksim Anıtı'nda yerini almış olmasıdır. İtalyan sanatçı Canonica'nın yaptığı Taksim Anıtı'nın figüratif iki cephesinden Sıraselviler yönüne bakan yüzü memleketin kurtuluşundan sonraki manzarasını vermektedir. Atatürk'ün sağında İsmet İnönü, solunda Fevzi Çakmak yer almaktadır. Mustafa Kemal'in arkasında yer alan kişi, Hamdullah Suphi'dir. Ona anıtta yer verilmesini Mustafa Kemal istemiştir. Toros, Mazi Cenneti, s. 72-73.
Karis Kanatbay
Veli Kayumhan, II. Dünya Savaşı sonrasında bir süre hapis yattıktan sonra serbest kaldığında Türkistan Milli Birlik Komitesi'ni canlandırmıştır. Kayumhan, Suudi Arabistan'da yaşayan ve komiteye maddi yardım toplayan Özbek hemşehrilerine yazdığı mektuplarda Amerika'nın Sovyetlere karşı yürüttüğü siyasi mücadelenin metodundan dolayı bölünen Rus mahkumu milletlerin siyasi muhaceret gruplarından karşısında olanları kolaylıkla Rus taraftarı olarak nitelendirmekte; 1945 yılı başlarında Türkistan Milli Birlik Komitesi'nde kendisine muhalif olan Kazak Kares Kanatbay'ın liderliğini yaptığı Türkeli grubunu ve onlara akıl hocalığı yaptığını düşündüğü Togan'ı Rus yanlısı olmakla suçlamıştır. Kayumhan, bu suçlamaları yaparken, geçmiş müttefiki Almanya'nın henüz mali yönden yeterli mecali olmadığından İngiltere ile teşriki mesai halinde idi. Bkz. Zuhuriddin Mirza Abid Türkistanî, Türkistan İstiklâl Yolunda Hicret Yılları, İstanbul 2013, s. 121. 132 Bakiler, a.g.e., s. 433.
Reklam
Bkz; Atanas Hocanın babası Dmitry Karaçoban o dönemde gelenlerdedir.
Tanrıöver, 12.7.1931 tarihinde Prens Maria vapuru ile Köstence'ye ulaşmış ve oradan Bükreş'e geçmiştir. 1944 yılına kadar kaldığı Bükreş'te sivil halk ve resmi görevlilerden, kraliyet ailesinden yakın ilgi görmüştür. Besarabya ve Dobruca bölgelerinde yaşamakta olan Türk asıllı Hıristiyan inançlı Gagavuzlarla ilgilenmek günlük meşguliyetinin büyük parçasını oluşturmuştur. Onların Baş papazı Mihail Çakır ile haberleşmeye başlamış, onun Türk milliyetçiliğine sadakatini Mustafa Kemal'e bildirmiştir. Atatürk, Mihail Çakır'a bir berat ve nişan göndermiştir. Fazla eğitimli olmayan ama dillerini muhafaza eden bu Türk grubunun milli benliklerini korumaları için gayret göstermiş, Ankara'daki ilişkileri sayesinde değişik kademelerde çok sayıda öğrencinin eğitim için Türkiye'deki okullara yerleştirilmelerini temin etmiştir. Yine Türkiye'den öğretmen ve ders kitabı getirtmek suretiyle yaşadıkları bölgelerdeki eğitim seviyelerinin yükseltilmesini sağlamıştır. Türkiye'den gönderilen öğretmenlerin Türklük şuuru içinde yetiştirdiği Gagavuz aydınları komünizm döneminde bile varlıklarını muhafaza etmişlerdir. Romanya'dan gönderilerek Türkiye'de eğitim görenlerin ülkelerine dönmeyerek kalanlardan yüksek görevlere çıkanlar olmuştur.
Orhan Türkdoğan, “Niçin Osmanlı Kimliği” adlı araştırmasında Türkleri tarih sahnesine çıkışlarından itibaren ilişki kurduğu milletler ve İslam'ı kabul etmelerinden sonra Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Arapça ve Farsçanın kentli-aydın tabakaya nüfuz etmesinden sonra Türk kültürünün büyük yara aldığını ileri sürüyor. Aydın-halk farklılaşması ikili bir yapı ortaya çıkarmıştır. Çoğunluğu göçebe olan kırsal kesim Türkmenleri şehir merkezlerindeki değişime uğramış halkla geçinemiyordu. Şehirdeki halk cahil ve Türkçeden başka dil bilmeyen Türkmenlere iyi gözle bakmıyor, onlara Etrak-ı bi-idrak diyordu. Fatih döneminde, kabile ve Oğuz geleneği yerine saray kullarına, Yeniçeri Devşirme ordusuna yönelik bilinç üstün gelmiştir."
Çeyiz yapmasa ne, Mont-Boron'da oturmak herkesin harcı mı :)
Dr. Rıza Nur Şükrü Paşa'nın 18 yaşındaki İffet isimli kızı ile evlenmeye karar verdiğinde 34 yaşında idi. Üç gün içinde muamele tamamlanarak 17.5.1913'te evlenmişler, Serasker Rıza Paşa'nın Mont-Boron'da denize nazır villasında kendilerine tahsis edilen odada yaşamaya başlamışlardır. Hatıralarında oldukça zengin olan ailenin kızlarına çeyiz yapmadığını, para hususunda dürüst davranmadıklarını belirtmiştir.
İyilikler, güzellikler varken kötülükler, çirkinliklerle uğraşmağı şu mahud hayat için beyhude addederim.
Elhasıl, biz uslanmayız vesselâm "Kanımızın, ruhumuzun hâkimiyetini üzerimizden kaldıramıyok!.."
140 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.