Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ömer Özcan

Ömer ÖzcanAğabeyler Anlatıyor - 1 yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
30
Okunma
6
Beğeni
763
Görüntülenme

Hakkında

Ortaokul ve lise eğitimini İzmir'de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur'u ve bu eşsiz eserlerin müellifi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini tanımakla şereflendi. 1969'da 'Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara'da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973'den 1984'e kadar 11 sene Zonguldak'ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir'e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir'de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur'an hizmetlerine harcamaya çalışmaktadır. Ömer Özcan'ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad'la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcuttur. Ayrıca Risale-i Nur'un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan'ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır. Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış altı kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.
Unvan:
Yazar
Doğum:
Milas, Muğla, 1950

Okurlar

6 okur beğendi.
30 okur okudu.
2 okur okuyor.
15 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“1959 yı­lı­nın bir güz ayın­da Üs­tad Haz­ret­le­ri ab­dest al­dık­tan son­ra: ‘Şu câ­zi­be­dar si­yaset ha­di­se­le­ri bi­raz te­vak­kuf et­se, bir­den be­şer na­za­rı Kur’an’a çev­ri­le­cek’ de­di.”
Mustafa Sungur Ağabeyden Hatıra
bayram yüksel ağabey
Bir gün bir sohbet sırasında, "Kardeşim! Benim de canım, insanlardan uzak bir dağ evine çekilip huzur içinde, ibadet ederek yaşamak istiyor. Peki kabre imansız giren bu milyonlarca insana elimizdeki bu iman hakikatlerini kim duyuracak? Kim vesile olacak onlara? Sıkıntı içinde de olsa insanlarla ya şamaya mecburuz. Hatta Üstad'ımız, zafiyete düşüp hizmetten geri kalırız diye bize nafile oruç bile tutturmaz, bozdururdu" demişti.
Reklam
Ahmet Gümüş
Hz. Üstad bir gün bana: “Sizin mektepte Risale-i Nur okuyan kaç kişi var?” diye sordu. Ben de yetmiş kişi olduğunu söyledim. Üstad Hazretleri hayret etti: “Ben o mektepte bir kişi olduğunu biliyordum, sen yetmiş kişi var dedin, acaib.” dedi. Sonra: “Kardeşim kemiyet insanı aldatır, iş keyfiyettedir. Sen bütün talebelik hayatında Risale-i
Sayfa 70 - Nesil Yayınları 1.baskı
Muhammed Ali Öztürk
Muhammed Ali Öztürk Dışarı çıkınca beni Üstad’a getiren Rüşdü Çakın Ağabey, beni sorguya çekti. Dedi: “Üstad üç kere oturmanı söyledi, niye oturmadın?” Dedim: “Hz. Peygamber, camiye sağ ayakla gelirken esselamü aleyküm ile içeriye girerdi. O anda bütün cemaat ayağa kalkmış; iki eliyle oturun, oturun diyor, onlar oturmuyorlar. Peki, o emir veriyor, oturun diyor, niye emrini yerine getirmiyorlar, çünkü edep emrin fevkindedir. Hz. Peygamber cemaatin ortasına gidiyor, bir daha selam veriyor, iki eliyle bir daha oturun diyor, yine oturmuyorlar. Üçüncüde kıbleye gidiyor, yönünü cemaate veriyor kendisi oturuyor, tekrar oturun diyor, onlar da oturuyorlar.” Rüşdü Ağabey dedi ki: “O anda dışarıda olsaydın seni tokatlardım, şimdi ver elini öpeyim.” *
Nesil Yayınları 1.baskı
Hafız Ahmed Karaca
Barla’nın saf ve temiz insanları Bediüzzaman’ı tanıdıkça ona karşı olan hürmet ve muhabbetleri de artar. Üstad’ı ilk zaman evinde misafir eden Muhacir Hafız Ahmed Efendi, bir gün dükkânının önündeki tezgâha okul çocukları için getirdiği şapkaları dizip satmaya başlar. O sırada Üstad camiye gitmek üzere oradan geçmektedir. Şapkaları görünce “Hafız bunlar ne?” diye sorar. Muhacir Hafız Ahmed: “Efendim bunlar, çocuklar için kep” deyiverir. Üstad: “At bunları!” der ve başka bir şey demeden yoluna devam eder. Muhacir Hafız Ahmed bir dakika bile tereddüt etmeden o fakir haliyle tezgâhın ucundan tuttuğu gibi şapkaları dereden aşağıya doğru yuvarlayıverir. Bunu görenler: “Yahu ne yapıyorsun, bunları bari bize satsana!” deyince, sahabe-misal teslimiyetin sahibi o insan şu manidar cevabı verir: “Bana sat demedi, at dedi!” Muhacir Hafız Ahmed, Üstad’a olan bu sadakatinin bereketini hep görür. Evi hiç misafirsiz kalmadığı halde hiç yokluk çekmez. “Kazancım günde otuz kuruşken, üç yüz kuruşluk masrafım olurdu. Nasıl yettiğine akıl erdiremezdim!” der.
Nesil Yayınları 1.baskı
RİSALE-İ NUR SERENCÂMIM - 2
İfade ettiğim bu 3 zaman diliminden sonra bu merhalelerde yaşadığım bazı hatıralarımı da anlatmak isterim. Hatıralar, insanın hâlet-i ruhiyesini gösteren en mühim kaldırım taşlarıdır. 6. sınıftayken sıra arkadaşım "Biz bir yere gidiyoruz, sen de gel." dedi. Ben de ona "Orada ne yapıyorsunuz?" diye sordum. O arkadaşım da
Reklam
«Üstâd, "Bana șevklendirici ve müjdeleyici haberler verin, menfî şeylerden bahsetmeyin." derdi.» (Nakleden: Bayram Yüksel Ağabey,
Ağabeyler Anlatıyor - 1
Ağabeyler Anlatıyor - 1
, s. 101) 

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok