Ömer Özsoy Quotes
You can find Ömer Özsoy quotes, Ömer Özsoy book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Kur'ân, muhataplarına Allah merkezli dünya görüşünü verirken, insan biçimsel bir dil kullanmaktadır.
Sayfa 36 - Otto
Cumhuriyet'in uluslaşma projesinin baştan beri izlediği din politikası, akademik ilahiyatçılığn gelenek karşısındaki eleştirel tutumu ve Arap dünyasının ve İran'ın reformcu İslamcı yazarlarından yapılan çeviriler, çağın ruhuna uygun olarak Türkiye dindarlığına selefi karakterli ve öze dönüşçü bir söylem kazandırdı. Bu yeni fikri atmosfer, Türki dini düşüncesinde "öz"ü yani Kur'an'ı keşfetme, hayatı ve eşyayı Kur'an perspektifinden yeniden anlamlandırma ve Kur'an'ın kavram ve düşünce dünyasını yeniden ele alma ihtiyacını körükledi. Bu etkenlerin tamamı, zımnen "geleneğin" Müslümanlara ayak bağı olduğu ve "ilerleme"nin Kur'an'a dönüşle gerçekleşeceği şeklindeki modernist perspektifle birleşiyordu. Telifleri 1980 sonrasına tekabül eden "Kur'an'da..." veya "Kur'an'a Göre..." başlıklı yayımların, genellikle, araştırma konusu yapılan kavram veya fenomenin Kur'an'da ne anlama geldiğini değil, geleneksel kabullerin "dayattığı" anlama gelmediğini ortaya koymayı hedeflediği rahatlıkla söylenebilir.
Yüksek İslam Enstitülerinin Yapılanması
Felsefe, sosyal bilim ve teoloji ağırlıklı ilahiyat geleneğinin ürettiği eleştirel ve yeniliğe açık din anlayışına karşı Yüksek İslam Enstitüleri geleneksel dini ilimlerin ve yeniliklere karşı kuşkulu din anlayışının temsilciliğini üstlenecek şekilde yapılandı.
Şeriat'ın hukuki kısmı nüzûl çağından sonra neredeyse hiç bir yerde, hiç bir zaman tam olarak uygulanmamıştır. Örneğin ricaret hukuku alanında şer'î kanunların hiç bir zaman hakkıyla uygulanmadığı, bizzat Allah tarafından belirlendiğine inanılan had cezalarınnı dahi nadir olarak harfiyen uygulandığı, daha Abbasiler döneminde dinî ve dünyevi diye tanımlayabileceğimiz çift hukukluluğun ortaya çıktığı, Osmanlı sultanlarının, Şeriat'ı yeni şartlara göre yorumlamak ya da tamamlamak amacıyla yayımladıkları kanunnamelerin aslında çoğu kez Şeriat'la çelişmekte olduğu, gayr-i müslim tarihçilerin dahi tespit ettiği tarihi gerçeklerdir. Yine denilebilir ki, 1839 Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile başlayan Tanzimat reform kanunları sadece teorik olarak Şeriat'a dayanmakta, oysa gerçekte birçok yönüyle Şeriat'le çelişmekteydi. Nihayet 1850 Kanunname-i Ticaret'i ve 1858 Ceza Kanunname-i Hümayunu doğrudan doğruya Fransız hukukundan devralınmıştır. 22 Mart 1869 tarihli protokol gereği fıkıh kitaplarına olan ihtiyacı karşılamak, başka ifadeyle fıkıh kitaplarının yerini tutmak üzere Ahkam- Adliye Mecellesi'nin hazırlanmasına kadar bu böyle devam edegeldi. Meşrutiyet dönemindeki (1908-1920) yasamada Şeriat'ten daha ne gibi sapmalar olduğunu belirleyebilmek ise başlı başına bir araştırmayı gerektirir.
''İnsanlık tarihi , Kur'an'in ilk hitap çevresini oluşturan Arap toplumunun benzeri örneklerle doludur ve insanlık hep sorumlulugunun hatırlatılmasına ihtiyaç içerisinde olmuştur '
