Yazar 6 Şubat 1984 yılında Isparta’da doğdu. İlkokulu Keçiborlu Kükürt İlkokulu’nda, ortaokulu Keçiborlu Anadolu Lisesi’nde, liseyi ise Gönen Anadolu Öğretmen Lisesi’nde tamamladı. Üniversite Eğitimini 9 Eylül Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalında aldı. Halen Rize İstiklal İlkokulu’nda sınıf öğretmenliği yapıyor. Mistik Konağın Koruyucusu kitabından önce on kitaplık çocuk serisi olan Doruk ile Kuyruk’u yazdı. Edebiyat dışında müzik ile ilgileniyor davul(bateri) ve ney çalıyor. Üniversitede sahne sanatları, şairlik ve yazarlık eğitimi aldı.
Aşk en büyük yangındır. Ne Hades'in dipsiz kuyularına benzer ne cücelerin sihirli silahlarını dövmek için kullandığı ocağa ne de ejderha nefesine. İçten içe yakar insanı.
Fani yaşamlar, okyanuslardaki birer gemidir. Kahinler konuşur rüzgar gibi. Rüzgar onları nereye götürürse gider. Faniler ne kadar çabalarsa çabalasın. Kahinler ise o çabalara bakıp güler.
" Bin yıllık uykusundan uyanacak
Ölümlüler çok korkacak
Büyük bir savaşı getirecek ardından
Yardım edecek ummadığın biri
Ama yitireceksin başka birini
Arada kalacak yüreğin
Yapamayacaksın bir seçim
Tam karar verecekken..."
Karanlık yaklaşırken kehanetin tamamını söyleyeceğimi düşünmediniz değil mi? Tabi ki söylemeyeceğim. Sonuçta bir kâhin değilim. Sizde "Mistik Konağın Koruyucusu" değilsiniz. Bırakalım da konağı Enke korumaya devam etsin. Bizde kitabı okuyarak maceraya kendimizi kaptıralım. Anlayacağınız üzere bu kitabı da baya sevdim. Beklenmedik olaylar ve mitolojik öyküler ile beni etkisi altına aldı. Ayrıca konağın nasıl yapıldığına dair aklımda sorular vardı. Onlara da cevap buldum.
Seri olan kitaplarda benim için olay akışının gelişerek ilerlemesi çok önemli. Yazarımızın serinin ikinci kitabında üstüne olumlu şeyler katarak ilerlediğini düşünüyorum. İlk kitap bizlere fantastik evrenin kapılarını aralamıştı. İkinci kitapta ise mitolojik esintilerle bizi büyüledi. Seri başarılı bir şekilde ilerlerken "Üçüncü kitap acaba nasıl olacak?" diye sormaktan kendimi alamadım.
Yeri gelmişken serimizin üç kitap olacağını belirtmek isterim. Üçüncü kitap Türk Mitolojisi ağırlıklı olacak, benden söylemesi.
Çocuklarında okuyabileceği bu seriyi herkes mutlaka okumalı...
Bir kış gecesiydi. Kapı çaldı ama görünürde kimse yoktu. Sadece bir ses vardı. Bebek ağlaması... Sepetin içinde battaniyeye sarılmış bir bebek vardı. Küçük bir kağıtta "Adı Enke" yazıyordu.
İşte Enke 'nin hikâyesi böyle başladı. Bay ve Bayan Uney onu öz çocukları gibi sevdiler ve yetiştirdiler. Enke kendini bildiği bileli burada
İlk önce maviliğini kaybetti deniz.
Acı acı esmeye başladı rüzgar.
Yakındır örtmesi beyazlığın her yeri...
Artık kış geldi...
Küskün yüzünü gösteriyor Güneş.
Ağaçlar teker teker vedalaşmış yapraklardan. Geceler uzayacak inat gündüzlere...
Artık kış geldi...
KİTAP HAKKINDA
Onur Ömer Düzgün 'ün kaleminden ilk defa bir kitap okuyorum. Kurgusu oldukça başarılı, dili oldukça sadeydi. Yalnız keşke yayınevi sayfalarına daha çok özen gösterseydi. Çok fazla yazım hatası ve yanlış basım vardı. Onun dışında genel itibariyle konu sizi içine çekiyor. 1 gün bile sürmeden bitirdim. Sabırsızlıkla ikinci kitaba geçmeyi düşünüyorum. Bu arada bu yaşıma kadar ilk defa fantastik bir türde kitap okudum ve asla pişman etmedi. Olay örgüsü ise Enke ile başlıyor. Enke'nin gerçek babasının ortaya çıkmasıyla birlikte kendini yepyeni bir dünyanın içerisinde buluyor. Genel itibariyle ben çok beğendim. Enke'nin yaşadığı maceralara sizlerde tanık olmak isterseniz şiddetle tavsiye ederim .