1907’de Rio de Jenerio’da doğdu. Eğitimini Escola Nacional de Belas Artes (Ulusal Güzel Sanatlar Enstitüsü)’te tamamladıktan sonra çeşitli mimarlık şirketlerinde çalıştı. Niemeyer’e ulusal anlamda ün getiren çalışmalarıysa Pampulha’daki banliyö ve Assisili Francesco Kilisesi için yaptığı tasarımlar oldu.
Niemeyer, 1966 yılında askeri rejimin baskılarının da etkisiyle Paris’e taşındı ve aralarında Le Corbusier’nin de bulunduğu pek çok önemli mimarla çalışma imkanı buldu. Yetmiş sekiz yıllık kariyerinde altı yüzü aşkın projeye imza atmış ve 2012’de Rio de Jenerio’da ölmüştür.
Bir mimar, tasarım masasında çalışırken insanın, ev adı verilen sağlam bir makine tarafından korunan bir makine olmadığını unutmamalıdır; insan, ruh ve duygu sahibi tuhaf bir hayvandır; adalet ve güzellik arar; rahatlığa ve dürtülere ihtiyaç duyar.
Herkesin mimarlığın tadını çıkarabilmesi gerekir, ama bu imkana genelde sadece zenginler sahiptir. Mimarlar zenginler için, hükümetler için, şirketler için çalışırlar; eskiden de prens ve kralların hizmetinde çalışırlardı. Yoksullar ise inanılmaz şartlar altında favelalarda tecrit edilmiştir! Dolayısıyla mimarlar genelde asıl görevlerini yerine getirmezler. Bu yüzden mimarlığın önemli olmadığını, ama bir fırsat sunduğunu tekrarlayıp dururum: Mimarlar ancak mesleklerini nasıl siyasi bir eyleme dönüştürebileceklerini anlarlarsa görevlerini yerine getirebilirler.
Bence siyasi meseleler her türlü mesleğin bir parçasıdır; ama siyaset, mimarlık açısından daha da önemlidir; çünkü mimarlar insan hayatının en önemli ortamlarından biri olan toplumsal ortamda faaldirler. Mimarların savaş alanı şehirler, kamusal alanlar, gündelik hayattır ve bunlar ortak alanıdır.
Sayfa 33 - public space: mimarların mücadelelerini sürdürebileceği yer.