Osman Nuri Topbaş
14bin okunma, 1.530 beğeni - Osman Nuri Topbaş kitapları, eserleri, Osman Nuri Topbaş kimdir, öz geçmişi, Osman Nuri Topbaş nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Osman Nuri Topbaş sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.
Cenâb-ı Hakk'ın, Kur'ân-ı Kerîm'deki:
"(Ey Rasûlüm!) De ki: Allah'a ve Rasûl'e itâat ediniz! Eğer yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allâh, kâfirleri sevmez!.." (Al-i İmrân, 32) beyânından da, yalnızca Allah'a îmân ve itaatin kâfi olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla sadece Allah'a veya sadece Rasûl'e îmân ve itâat eden kimseler, âyete göre Allah'ın sevmediği kâfirler olarak vasıflandırılmaktadır. Böyle kimselerin toptan inkâr edenlerle arasında hiçbir fark yoktur. Zira mühim olan, kulun âciz ve noksan idrākine göre değil, ilâhî irâdenin arzusu ve emri istikametinde îmân eylemektir.
O halde Allâh Teâlâ, Rasûlü'ne, dînin bir rüknü sadedinde bu pâyeyi vermiş ve mü'minlere de îmânın şartı olarak O'na şehådet ve itaati emretmişken, bugün birtakım gåfil kimselerin, Rasûl'e itaati, ilâhî beyâna rağmen kaldırmak demek olan sünnet-i seniyyeleri kabül etmemeleri ve sığ ve dar idrākleriyle sadece «Kur'ân bize yeterl» demeleri, zâhirde Kur'ân'a bağlılık ifade eden şu sözlerine bile ne kadar ters ve câhilâne, yahud hâinâne bir harekettir.
Sayfa 245 - Erkam Yayınları, İstanbul / 1998Kitabı okuyor
"Nice az sayıda bir birlik, Allah'ın izniyle nice çok sayıdaki birliği yenmiştir. (Elbette ki) Allâh, sabredenlerle beraberdir." (el-Bakara, 249)
Mûte harbi, ehl-i kitâbdan olan hıristiyanlarla yapılan ilk islâm harbi oldu. Üçbin kişilik bir îmân şerâresi, yüzbin veya ikiyüzbin kişilik bir bâtıl gücü delip geçti.
Sayfa 236 - Erkam Yayınları, İstanbul / 1998Kitabı okuyor
Gerçek müʼminler, şu hakîkati hiçbir zaman hatırlarından çıkarmazlar:
“Helâlin hesâbı, harâmın da azâbı vardır!..”
Osman Nuri Topbaş
“Dünyadan ebedîlik isteme!.. Kendinde yok ki sana da versin!..”
Sayfa 155Kitabı okudu
Nasıl ki, sanattan anlamayan kimsenin, bir sanat sergisini gezmesinin hiçbir anlamı yoksa, aynı şekilde zarifleşmemiş ve bir kıvam kazanmamış gönlün de bu muhteşem kâinat ve hayatın hakikatinden bir şey anlaması düşünülemez. Çünkü böyle bir insan, hayat ve ölüm muammasını bir türlü çözemez. O sadece nefis sultasında, dünyanın putperesti olarak yasar. Rabbinin kulu olacağı yerde, dünyanın kulu olur. Gireceği kabir, ona karanlık bir dehliz olarak görünür. Ölümün dehşeti hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek derecede onu muzdarip kılar. Ölümün ürküntüsü, ona bir heyûlà gibi gelir. Bunun yegane çâresi; nefsini arzuları bertaraf ederek Hakk'a râm olmak, böylece ölümü güzelleştirebilmektir.
Sayfa 133Kitabı okudu
