Osman Nuri Topbaş

101 Steps in Education yazarı
Yazar
9.6/10
2.775 Kişi
14,2bin
Okunma
1.543
Beğeni
43,4bin
Görüntülenme

Alfabetik olarak Osman Nuri Topbaş kitapları

Osman Nuri Topbaş yazarının kitapların alfabetik sıralanması
Önce istişâre, sonra azim (karar), ardından tedbîr(uygulama) ve neticeyi Allah'a emânet etmek(duâ ve rızâ). İşte gerçek tevekkül !..
Firâsetin şartı, helâl lokma yemek ve kalbî hayatı inkişaf ettirmektir.
Reklam
Cenâb-ı Hak cümlemizi, gerçek mânâda kelime-i tevhîdi zikredebilmeye muvaffak kılsın. Tevhîdin hikmet ve hakîkatlerine vâkıf olabilmeyi, bütün hâl ve davranışlarımızla tevhîd ölçüleri içinde yaşayıp yine tevhîdin gönül huzûruyla son nefesimizi verebilmeyi, hepimize nasip ve müyesser eylesin. Âmîn!..
Velhâsıl, insanın Rabbini bırakıp da en çok kulluk ettiği bâtıl ilâh, kendi nefsidir. Allâh'ın emrini îfâya mânî olan keyfi kararlarıdır. İlâhî hâkîkatlere ters düşen "bana göre"leridir. İslâm'ın hükümlerine uymayan "bence"leridir. İbadetleri, sırf Allâh'ın emri olduğu için değil, fânîlerin gözüne girmek veya gözünden düşmemek gibi, basit, süflî ve dünyevî niyetlerle karışık olarak îfâ etmesidir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır: "(Ey Peygamber!) Hevâ ve hevesini (kötü duygularını ve nefsânî ihtiraslarını) kendisine ilâh edineni gördün mü? Şimdi Sen mi ona vekîl olacaksın?" (el-Furkân, 43) Bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur: "Allâh'a göre gök kubbe altında ibadet edilen sahte ilâhlar arasında, peşine düşülen hevâdan daha ağırı ve daha kötüsü yoktur.” (Heysemî, I, 188)
Peki kulun iç âleminden temizlemesi gereken putlar nelerdir? • Bunlar kimi zaman, kula Allah'ın emrini îfâdan daha önemli gelen nefsânî arzulardır. • Kimi zaman, Allah için terk edilemeyen fânî menfaatlerdir. Dünya ile âhiret karşı karşıya geldiğinde, dünyayı tercih etmektir. • Kimi zaman, kulu Rabbinden uzaklaştıran bir makam-mevkîdir. • Kimi zaman, Cenâb-ı Hakk'ı unutturan şan-şöhret ve servettir. • Kimi zamansa, karşı cinse duyulan aşırı bir şehvettir. Cenâb-ı Hak, ilâhî imtihan sırrına binâen, haramlara ve günahlara kuvvetli bir câzibe vermiştir. Bunların câzibesinden nefsi koruyabilmek, büyük bir îman celâdeti ister.
İşte Cenâb-ı Hakk'ın en çok gazabını çeken husus da, Yüce Zât'ına kulluk için yarattığı insanın, insan için yarattığı fânî varlıklara gönlünü kaptırarak kendisinden yüz çevirmesidir. İnsanın Yaratıcı'sını, gerçek sahibini ve Rezzâk'ını unutup başka kapılardan medet ummasından daha büyük bir nankörlük olamaz!.. Şunu unutmamak îcâb eder ki, bütün insanlık Cenâb-ı Hakk'ı inkâr etse, O'nun şân-ı ulûhiyyetine zerre kadar noksanlık gelmez. Bunun aksine bütün insanlık, Allah Teâlâ'nın varlığına ve birliğine îmân ile şereflense, yine O'nun şân-ı ulûhiyyetini zerre kadar artıracak değillerdir. Cenâb-ı Hakk'ın bizim kulluğumuza ihtiyacı yoktur. O, bütün ihtiyaçlardan münezzehtir. Dolayısıyla beşeriyetin îmânı veya inkârı -Cenâb-ı Hakk'a değil- yalnızca kendisine fayda veya zarar verebilir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.